Paylaş
GÖZ basıncının görme kaybına yol açacak şekilde yükselmesiyle oluşan hastalık adı glokomdur. Göz tansiyonu, göz içinde üretilen sıvının yeterince göz dışına atılamaması nedeniyle yükselir, sinirler hasara uğrar. Tedavi edilmediği taktirde bu hasar önce görme alanı kayıpları şeklinde kendini gösterir ve bazen de hasta bunu fark etmeyebilir. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde tam göz siniri hasarıyla körlük olur. Özel Tınaztepe Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tümay Kocaoğlu, glokom hakkında şunları söyledi:
BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ
“Glokom, geceleri ışık etrafında halkalar görme, zaman zaman bulanık görme, göz ağrısı, baş ağrısı, bazen bulantı kusma belirtileri gösterir. Bu tip glokomun acil tedavisi gerekir. Fakat her zaman hastalık bu tip bulgularla seyretmez. Çoğu rutin göz muayenesinde saptanır. Risk faktörleri, ailede glokom öyküsü, 40 yaş üzeri, şeker hastalığı, myopi, uzun süreli kortizon kullanımı gibi etkilerde ortaya çıkar. Glokomun saptanması için, göz tansiyonu ölçümü, merkezi kornea kalınlığı, optik sinir başı tomografisi ve görme alanı yapılmalıdır. Hastalığın tedavisi ise tansiyon düşüren damlalar ve bazen haplar kullanılır. Bazen tek başına, bazen de ilaç tedavisine ek olarak selektif lazer trabeküloplasti denilen yöntemle göz içi basıncı etkili bir biçimde düşürülebilir. Ağrısız ve güvenlidir. Yalnız yıllar içerisinde etkisi azaldığı için tekrar yapılması gerekebilir. Maksimum ilaç kullanımı ve lazer tedavisine rağmen görme alanı hasarı artıyorsa cerrahi düşünülmelidir. Glokomda erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Düzenli göz kontrolleriyle görme kaybının önüne geçilebilir.”
Panik atak bir hastalık değildir
GÜNÜMÜZÜN zorlu yaşam koşullarında çoğumuz sorunlar yaşıyoruz. Yaşam kaygılarının yarattığı aşırı stres, gelecek endişesi, bilinmezlik, yalnızlık, karmaşa kişilerde bir takım fiziksel sonuçlar ortaya çıkarıyor. Bu durumda otomatik sinir sistemi devreye girerek savaş ya da kaç talimatıyla alarm veriyor. Böbrek üstü bezleri stres hormonları, adrenalin ve noradrenalin, salgılamaya başlıyor. Böylece kalp çarpıntısı, terleme, nefeste daralma, bulantı, göğüste sıkışma hissi, baş dönmesi ile tanımlanan panik atak durumu ortaya çıkıyor. Kişi, bu anda çoğunlukla kalp krizi geçirdiğini zanneder. Oysa aşırı bir korku ya da rahatsızlık anını yaşamaktadır. Korkunun şiddeti ile yaşanan durum arasında genelde bağlantı yoktur.
PROFESYONEL DESTEK
Panik atağın bir hastalık olmadığını belirten Davranış Geliştirme ve Yeniden Yapılandırma Uzmanı Banu İmer, “Kişi hastalık belirtisi olarak gördüğü nedenlerle doktora başvurduğunda evine kalp ilaçlarıyla gönderilmez. Aksine yapılan tüm tetkikler kişinin fiziksel olarak ne kadar da sağlıklı olduğunu ortaya koyar. Bunun yerine psikiyatrik ilaçlar önerilir. İlaçlar kişileri rahatlatsa bile bırakıldığında çoğunlukla semptomların geri geldiği görülür. Çevremiz, yıllardır ilaç kullandığı halde hala evde tek başına kalamayan, herhangi bir araca binip uzun yol gidemeyen, ilaç aldığı halde her an öleceğini sanan insanlarla dolu. Eğer panik atak yaşayan bir kişiyseniz ve bu durumdan tamamen kurtulmak istiyorsanız, önce sizde sorun yaratan nedenlerin yol açtığı duyguları anlamalısınız. Kızgın, öfkeli, üzgün, mutsuz ya da haksızlığa uğramış hissediyor olabilirsiniz. Gerçekten çözüm üretebilmek, biriktirilen olumsuz duyguların boşaltılmasıyla mümkündür. Bilinçaltı anıları ve inançları değiştirmek mümkün olmadığından bilinçaltının dilini kullanmak gerekir. Kişi bu noktada profesyonel bir destek almalıdır” dedi.
Paylaş