18 yaşındaki liseli, NBA'de beklenen verimi sağlayamaz veya sakatlanırsa, hem takımını, hem de sponsorunu ateşe atacak. Ama ABD'de sponsorlar bunu göze alıp, marka yaratıyor. Bizdeki sponsorluk kavramı ise ışığı gördüğün yıldızı parlatmak değil, parlayanı cilalamak.
NBA'de Play-off kadar gözlerin odaklandığı diğer konu 26 Haziran'daki draft. Draftın ilk sırasında Amerikalıların yeni Michael Jordan gözüyle baktığı ve Cleveland'ın tercih hakkını kullanacağı LeBron James var. İkinci sıra Sırp Darko Milicic (Detroit), üçüncü sıra ise Carmelo Anthony'nin (Denver). Bu üçlü draftın gözdeleri. Onlar aslında drafttan önce sponsorlar arasında bir yarışa yol açıp, kapışıldılar. Milicic AND 1, Anthony, Nike ile anlaştı. Son bombayı ise profesyonelliğe geçiş aşamasındayken en yüksek anlaşmaya imza atan basketbolcu unvanını alan James patlattı. Reebok, Adidas ile çekişen Nike, 7 yıllık sponsorluk anlaşmasıyla James'e 90 milyon dolar (135 trilyon lira) verdi.
Peki, 18 yaşında bir gence 7 yıl için 135 trilyon lira verilir mi? NBA'de veriliyor. Aslında verilmesi de gerekiyor. Eğer sporcuya destek olunacak ve bir yıldız yaratılacaksa bu yapılıyor, yapılmalı da. James, NBA'in yeni markası olacak. O, sezonluk biletleri, formaları sattıracak, TV anlaşmaları yaptıracak. Yani kendisi kazanırken, takımına saha dışında da kazandıracak.
Endişeli bekleyiş
Bunları kazandıracak, ama kaybettirebilecekleri de var. Takımların Genel Menajerlerinin en büyük endişesi, James'in yerine getirilemeyecek isteklerde bulunması. Çok akıl hocasının ve uzlaşılması zor bir ailesinin olması tedirginlik yaratıyor. Ama korkularının en büyüğü, daha NBA vitrinine çıkmadan, büyük bir şöhretin kucağına atılan James'in koçu tarafından disipline edilememe ihtimali.
Yani aslında James bir anlamda piminin çekilmesini bekleyen bir bomba. Olur da istenmedik şekilde bu pim yerinden oynarsa, yaşanacak patlama büyük bir yıkıma yok açabilir. Belki, umulan başarı elde edilemeyecek, takımı ondan yararlanamayacak. Belki, James'in yaşayacağı şanssız sakatlıkla, sponsoru Nike milyonlarca doları ateşe atmış olacak. Ama onlar bunu göze alıyor. Çünkü bir marka yaratılacaksa, bu yıldızı aslında onlar yaratıyor. 2-3 yıldır bir çok menajerin takip ettiği James'i onlar da uzun süredir izliyor. Bu iş için ekipleri var, yatırımı boşuna yapmıyorlar.
Yıldızı cilalamak
Türkiye'de ise durum Amerika'dan çok çok farklı. Bizdeki sponsorluk kavramının altında yatan, ışığı gördüğün yıldızı parlatmak değil, parlayanın üstüne yatırım yaparak cilalamak.
Örneğin Milli Takımımız. 2000 yılında Milli Takımımız'ın, Sport International, GMC, Wrangler, Cacharel, Pınar Su gibi sponsorları vardı. Ama hepsi ürün ve malzeme sponsoru. Ev sahipliği yaptığımız Avrupa Şampiyonası öncesi, 2001'e girerken, Wrangler ve GMC'ye Garanti, AND 1, Altınyıldız dahil oldu.
Bu sponsorlar arasında ikisinin önemi farklı. Garanti, maddi anlamda sponsor. AND 1 ise yaptığı araştırma ve incelemeler sonrası ‘‘Türkiye Avrupa Şampiyonası'nda ilk dörde girer’’ diyor ve 4 yıllık bir anlaşma yapıyor. Neticede, AND 1 tahmininde yanılmadı ve Avrupa ikincisi olduk. Başarının ardından 2002 Dünya Şampiyonası öncesi ise bu sponsorlara Mercedes ve Turkcell eklendi. Turkcell'le Milli Takımımız ikinci bir maddi sponsor kazandı.
Atletizmde Süreyya Ayhan örneği var. Tüm dünya gözünü üzerine çevirene dek sponsor bulamamış, zorluklarla mücadele etmişti. Başarı gelince de hemen sponsoru buldu.
Pırıl pırıl gençler
Basketbol Yıldız Milli Takımımız'da geleceğin 12 Dev Adam'ı olarak görülen Ersan, Cenk, Oğuz, Emre, Yasin gibi gençler var. Geçtiğimiz haftalarda sayın Doğan Hakyemez, çeşitli vaadlerle bu gençlerimiz üzerinden rant sağlamak isteyen menajerleri gündeme getirmişti. Oysa bu gençlerimiz şimdiden kendilerine gerçek anlamda destek elini uzatacak sponsor bulsalar, bundan en kazançlı çıkacak olan Türk basketbolu ve firmalar olur.
Sponsor ile başarının mutlaka doğru orantısı var. Ama gelecek vaadeden büyük yıldızları sponsor desteğiyle yaratmak daha kolay.
Sponsorluğa bizden iki örnek
Süreyya Ayhan
Bayanlar 1500 metredeki atletimiz, geçen yıl Avrupa şampiyonluğu ve iki Golden League birinciliğiyle dikkatleri üzerine çekti. Bunun sonucunda da sponsor buldu.
12 Dev Adam
A Milli Basketbol Takımımızın, 2001 Avrupa Şampiyonası öncesi sponsorları sınırlıydı. Evsahipliği yaptığı bu şampiyonadaki ikincilik sonrası sponsor akınına uğradı.
FIBA kuralları değiştirdi
FIBA, geçen hafta sonu Porto Riko'da yaptığı toplantısı sonucu, 1 Ekim'den geçerli olmak üzere oyun kurallarında 3 önemli değişiklik yaptı. 2006 Dünya Şampiyonası'na katılacak takım sayısını 16'dan 24'e çıkaran FIBA, bu yıl test amacıyla başlayacak kulüpler için Bayanlar Dünya Ligi organizasyonunu düzenlenmesini kararlaştırdı. FIBA'nın kural değişiklikleri şöyle:
24 saniye kuralı: Top havadayken 24 saniyenin dolduğunu belirten uyarı sesi duyulduğunda, top çembere değerse, oyun durdurulmayacak ve devam edecek.
Mola: 5 mola hakkına sahip olan her takım, bunların ikisini ilk yarıda, 3'ünü de ikinci yarıda periyot gözekmeksizin kullanabilecek. Uzatmada ise 1 mola hakkında değişiklik yapılmadı.
Hava atışı: 1 ve 3. periyotlar ile uzatma bölümü hava atışı ile başlayacak. Ancak yeniden hava atışı gerektiren pozisyonlarda bu atış yapılmayacak. Top dönüşümlü olarak el değiştirecek.
Ribaund ve fast-break
MEHMET Okur'un da formasını giydiği Detroit Pistons, NBA'in derin kadrolarından birine sahip olması ve güçlü savunma anlayışıyla Play-off'ta umut veriyordu. Ancak, New Jersey karşısında derin kadro da, takım oyunu anlayışı da çaresiz kaldı. New Jersey Nets'e, Doğu Konferansı finalinde 4-0'lık seriyle NBA finali yolunu açan ribaundlardaki ve fast-breaklerdeki ezici üstünlüğü oldu.
Çemberden dönen topu alamadığınızda rakibe ya hücum, ya da ikinci bir sayı şansı tanıyorsunuz. Detroit'in alamadığı her top, potasında yeni bir sayı şansına dönüştü. New Jersey, hızlı hücumlarla rakibi gafil avladı. İki takım arasındaki serinin ilk maçında ribaundda 48-43 üstünlük sağlayan New Jersey, fast-breakte 28-4'lük bir sayı farkı yakaladı. Yani maç boyu ürettiği 76 sayının yaklaşık yüzde 30'u fast-breaklerden geldi.
San Antonio farklı
İkinci maçta New Jersey'in 51-36 ribaund üstünlüğüne rağmen fast-break sayılarını 15-7'ye çekerek Detroit bir nebze olsun direndi. Ama ilk maçta olduğu gibi son hücum kurbanı oldu. Son iki maçta 50-39 ve 51-27'lik ribaund, 32-4 ve 19-0'lık fast-break sayıları New Jersey'in farklı galibiyetinin anahtarları oldu.
Şimdi 4 Haziran'da başlayacak final serisinde New Jersey, büyük olasılıkla San Antonio Spurs ile karşılaşacak. Dallas karşısında seride 3-1 önde olan San Antonio, hem pota altındaki ribaund yarışında, hem de fast-breaklerde Detroit gibi etkisiz kalacak bir rakip değil.