¡¡¡ - Nasıl, güzel mi kızımız ? - Sempatik. - Yani? - Şirin. - Yani? - Hamarat. - ? - Eli ayağı düzgün. - Güzel mi değil mi onu da söyleseniz bir zahmet? - Sofrası müthiş. - ? - Bir ütü yapar, aman aman.. - ? - Duygusal. - ? - Karınca kadar hassas. - ? ¡¡¡ - Şaibesi var mı, temiz mi? - Heyecanlı. - Ya şaibesi? - Renkli. - Temiz mi? - Sert. - ? - Alex var, Melo var... - ? - Eboue var, Guti var... - Defosu var mı? - Q7 var... - ? - Arda da buradaydı... - ? -Saracoğlu var, TT Arena var... - ? ¡¡¡ Üstelik ‘kız’ değil... ¡¡¡ Toparlarsam... Ligimiz-kızımız elde-evde kalmış, üstelik güzel değil, namuslu değil, defolu ve de şaibeli... Cazip de değil... Hem onun, hem de onu pazarlamaya çabalayanların Allah yardımcıları olsun! ¡¡¡ İşleri zor!
KUVÖZDE STERİLİZE YAYIN
İKİ spor kanalı Lig TV ve NTV Spor ‘kuvöz’de yayın yapıyor... Mecburen... Futbol ve basketbol ligini onlar yayınlıyor, milli maçlar da onlarda... Tabii maçın, önünün-arkasının görüntüleri de... Mallar sevimsiz, gazı kaçmış... Tadı da tuzu da... Haklılar... Pazarlamaya yönelik pozitif ‘sterilize’ yayıncılık yapmaları normal, çok normal, aksi halde ellerinde patlar. Yani... No problem! ¡¡¡ Ama... Bütün ana yollar, otobanlar, E5,TEM, MEM iki ailenin bölgesinde kalırsa, diğer aileler de küçük çeteler kurar ara sokaklara dalar ekmeğini gelenden geçenden çıkarırlar... Sağa sola sulanırlar, bulaşırlar... Bu da normaldir! ¡¡¡ Örnek: Diğer TV’lerdeki programlar... Herkes kendi işine bakacak... Kuvöz yorumcuları da... Mahalle çocukları da... Oyunun kuralı böyle, taaaa 1920’ler Chicago’sundan beri... Sistem böyle nefes alıyor, yaşıyor... ¡¡¡ Ve... 2010’larda ülkede her türlü ‘tabu’ bile ‘açık açık’ hatta ‘açık saçık’ tartışılırken alt üstü futbol’un bu kadar sterilize olması, yayınlarının sürekli kuvözde yapılmasının yan etkileri de olabilir... 1- İnandırıcı gelmez... 2- Kafası çalışan insanı rahatsız bile eder, soğutur... 3- A-B grubu müşteri zaten yemez, kaçar... Biline! ¡¡¡ Ve filan ve falan... ¡¡¡ 1920’lerin Chicagosu’nda bile raconu kesen aileler daha hoş görülüydü, daha şeffaftı, sokakların paylaşımı daha adildi... Bu da biline!
SADECE ARŞİVDE BULUNSUN DİYE ...
LİG yazın bir travma yaşadı, yoğun bakımdaydı, yavaş yavaş ayağa kalkıyor... Hikayesini yeniden Mario Puzo yazsa, Francis Coppola yönetse bile zor seyredilir... Ki, gözlerini Dolar-Euro bürümüş kulüpler yazıyor, yönetiyor... Digitürk’ün en büyük talihsizliği bu.. Bu bir! K.Birliği büyüklerin düşmesine karşı, resmen açıkladı, şimdi de ‘düşme cezası kalksın’ demiş... Zırt pırt düşsün-düşmesin muhabbeti sayesinde ,düşme-düşmeme herkesin evine girdi. Bu iki! O bu şu düşmesin, düşsün derken, lig düştü... Bu üç! K.Birliği’nin fetvasının futbola verdiği zarar soruşturmada adı geçen kulüplerin düşüp düşmemesi değil, bugüne kadar düşmemeleri konusunda içimize kurt düşmesi, kurtu da K.Birliği’nin kendisinin düşürmesi... Bu dört! Üç büyük berbat bir sezon geçirse bile diğerleri onlara gereken puanları bir şekilde verecektir.. Bundan sonra da düşmeyeceklerdir... Fetvanın Türkçe’si budur Bu beş! Anadolu’nun en ücra köşesindeki sıradan bir çobanın hayat hikayesi bile Oscar’lı bir senaryodan daha ilgi çeker, merak uyandırır... Sebebi basit, biri senaryodur, kurgulanmıştır, diğeri gerçektir. Hakikidir! Bu altı! Bu ligi iki şey olumsuz etkileyecek bu yıl: 1- ‘FB’yi bu sene şampiyon yapmazlar’ teorisi... 2- Büyükler velinimetimizdir fetvası... Bu yedi! Son yıllarda çalınan hiçbir düdüğün arkasında bir şey aramadım, komplo teorisi üretenlere hep tavır aldım... Ama bu yıl her düdük K.Birliği manipülasyonu kokacak, böyle yorumlanacak... Daha 3’üncü hafta.. Hakem kararları tartışılmaya başlandı bile, bunun da sorumlusu K.Birliği.. Bu sekiz! Son iki şey... 1-Bu lige, kulüplere hakettiğinden çok fazlasını veren ve bir günahı olmayan Digitürk’ün Allah yardımcısı olsun, bunu haketmediler... Ligi manipüle, dizayn çabalarına saygılıyım... 2-TFF kulüplerin ve Digitürk’ün arasında kaldı, kendi kararını kendi verebilseydi, bambaşka kararlar alırdı. Bir fatura çıkacaksa ileride onlara çıkacak ve TFF de bunu haketmedi... ¡¡¡ Ve... Sürçü lisan ettiysem... Sorry!
BİLGİN’DEN
KİM ne yazmalı-yazmamalı, kime ne yazdırılmalı-yazdırılmamalı konusunda bir ihale yapıldı herhalde, farkında olmadan bende mi girdim, bana da ‘bunlar’ mı ihale edildi? Herhalde! ¡¡¡ Ülkede iki grup yazar var, birinci gruptakiler şanslı, ’yazmadıkları’ için kazanıyorlar, ikincisindekiler ‘yazdıkları’ için... Hangi gruptayım bilmiyorum, ama şunu biliyorum... Kendimi ‘yazar’dan hiç saymadım, sıradan bir ‘yazan’ım ben.. ¡¡¡ O dünlerde ‘yazmayan’dım... Bugünlerde de ’yazan’...