Erzik değil Gümüşdağ başkan olsun

* * *
Hangi Şenes Erzik’e...
97’de FB’nin gönderdiği TFF Başkanı Erzik’e...
Ali Şen şöyle demişti; “FB isterse TFF Başkanı gitmeli.”

* * *

Şenes Bey bu toplara girmez bir daha.

* * *

Hem...
Platini Fransızları kolladığı için ‘şerefsiz-ahlaksız’ olacak...
Sonra...
Erzik’den “bizi kollaması” istenecek.
Türkçesi...
Şerefsiz-ahlaksız olması...�

* * *

Erzik bu topa bir kere girdi.
Gördü.

* * *

Bu ülkede 3 büyük varken TFF başkanı filan olunmaz.

* * *

Yemezler.

* * *

Dün...
Rahmetli Hasan Doğan ve onu gönderen F.Bahçe dahil herkes kapısına dayandı.
Gelmedi.
Gelse...
Bugün 2. kez gitmişti...

* * *

Yine FB göndermişti...

* * *

Erzik 97’de gitmiş.
15 sene geçmiş.
Ne değişmiş?
Sadece 7 TFF başkanı...

* * *

Değişen bu.

* * *

8’incisi de gitti gidiyor...

* * *

H.Ulusoy 9 yıl kalmış. Geri kalan 6 yılda da 6 başkan var...

* * *

Ne çıkar burdan?
Şu...
Başkana filan gerek yok... TFF’yi 3 büyük sırayla yönetsin..

* * *

Siftah’ı FB yapsın.
C.Kamer, bir yolunu bulup Erzik yerine Gümüşdağ’ı başkan yapsın.
Aziz Bey’in adayı da oydu...
Sorun da olmaz.

* * *

İlk başkan o olsun.
Arkasında da ‘o’ olur.

* * *

‘Happy End’ olur.

GENEL KURUL

NiYE RAHATSIZ OLAN YOK

Kısa kısa...

* * *

Ali Koç şanslı biri...
Arkasında hep güçle yaşıyor.
Önceleri...
Ailesinin gücüyle...
Şimdilerde...
FB’nin gücüyle...

* * *

Her özelliğiyle her koltuğa olduğu gibi TFF başkanlığına da çok yakışır.
O TFF başkanı olsaydı, FB’nin bu stratejisi karşısında ‘gariban Aydınlar’ın yaptığından farklı ne yapardı?
Cevaplarsa yazarım.
Bu bir.
FB, Aydınlar’ı, Arıboğan’ı hedefe koyup diğer başkan vekili Gümüşdağ’a tek laf etmeyerek inandırıcılığını kaybetti.
Bu iki.

* * *

Ankara’da her şeye rağmen en iyi niyetli ve en samimi gözüken Aydınlar’dı...
‘Yanar döner takımı’ bütün faturayı yine de ona kesti. 
Aydınlar gitmeliydi.

* * *

Mesela...
Açık açık, hatta açık saçık, “58 bir kereliğine değişmezse, düşme kalkmazsa Türk sporu batar” diyen Nihat Özdemir kalacak..
Mesela İlhan Cavcav da... Dini imanı para olmuş diğer başkanlar da...

* * *

Diğer ‘yanar döner’lerde...

* * *

Aydınlar gidecek.

* * *

Bu da hiç inandırıcı gelmedi.

* * *

Ve...
Diyelim ki...
Şike yok, teşvik yok... Teşebbüs de yok... Hatta niyet de yok.
Peki
Yeni doğmuş bir bebek kadar masum herkes.
Peki.

* * *

Emniyet de yanıldı, savcılık da ...
Peki.

* * *

İşin içinde başka işler var.
Hepsi organize...

* * *

Anladık...
Peki...

* * *

Tape’lerde onlarca hoş olmayan konuşma var...
Evet ek klasörlerde...
Evet özel hayat...
Evet hangimiz küfürlü konuşmuyoruz...

* * *

Ama...
Ek olması, özel olması, suç olmaması o konuşmaları yapanın-yapanların rahatsız  olmasına, yüzünün kızarmasına engel mi?
Hayır

* * *

Niye rahatsız olan yok?
Niye yüzü kızaran yok?
Bunu anlamadık.

* * *

Hakan Şükür’den başka tavır alan yok?
Niye?

* * *

“Bu koltuklarda oturuyoruz, koca kurumları, camiaları temsil ediyoruz bize yakışmadı” diyen oldu mu?
Olmadı.

* * *

Niye?

* * *

Son iki şey...
Babalarının ligi gibi yönetmiş 3 büyük bu ligi, sürekli anamızın liginde oynamamızın sebebi bu herhalde.
Ve...
Bir ligin iptal edilmesi ve oynatılmaması için daha ne olması lazım?

BiLGiN’DEN

TÜRK KAHVESİ DERNEĞİ’NE

TÜRK Kahvesi Derneği bir proje başlatmış
‘Türk Kahvesi içiyorum, kahveme sahip çıkıyorum.’

* * *

Sorry ama...
Türk kahvesi deyince...
Proje başlamadan bitmiş oluyor...
Bu bir. 
Kahveye de sahip filan çıkılmıyor.
Tam tersi...
Kahve‘satış’a gelmiş oluyor.
Bu iki.

* * *

M.Demirkol yıllardır benim de söylediklerimi süper özetlemiş...

* * *

Bu ülkede Türk kahvesine sadece ‘kahve’ denmeli.
Kahve dendiğinde de Türk kahvesi gelmeli.

* * *

Garson sadece ‘nasıl?’ diye sormalı.
Sade, orta ve şekerli...
Filan falan... 

* * *

Örnek...
‘Markalaşma’nın feriştahı İtalya...
Kahve dendiğinde espresso gelir.
Espresso diyen yok mu?
Var.
Turistler...

* * *

Markalaşma böyle olur.

* * *

‘Turkish kahve’ dersen...
Lahmacuna da turkish pizza derler.
Beyaz peynire turkish mozarella...
Sucuğa turkish mortadella...

* * *

Çeşme’de İtalyan elinde pastırma bağırıyor, “Bu bresaolaya filan benzemiyor, şahane bir şey, adı ne?”
Bizimki ısrarla aynı şeyi söylüyor:
‘Turkish bresaola’...

* * *

Bu kafa değişmeli önce...