Paylaş
Düşünsene sen, bütün bir sene iş yerinde yarış atı gibi koştur, bir kağıt mendil gibi hırpalan, bir keman yayı gibi geril...
Peki ne için bütün bunlar?
Tamam ekmeğini tüm faniler gibi taşlardan kazıyorsun, ama eninde sonunda, bütün bu çaba epi topu, eni konu 2 haftalık tatile hak kazanasın, kendini buz gibi tuzlu denizlere bırakasın diye de değil mi?
Halbuki bak, bizim Egelilere. Bizimkiler hep Ayşegül ve her daim tatilde.
Cuma akşamı oldu mu, binerler otobüslere ve otomobillerine koşarlar sahillere.
Öyle 2 haftalık tatillere sığmazlar, taşarlar. Sadece yazla kalmayıp, ilkbahar ve sonbahardan da hafta sonlarını çalarlar.
Demem o ki, biz de pek çok Egeli gibi bu sene nisanlarda düşürdük karpuz kabuğunu denize. Önce Çeşme’de. Geçen hafta da Bodrum’un Mazı sahillerinde.
BODRUM’UN EN GÜZEL KOYLARI
Hurma Koyu, zaten favori tatil yerimiz. Buradaki pansiyonumuza yıllardır gideriz. Adile Teyze’nin pişirdiği kabak çiçeği dolmalarını, Cevat Amca’nın çocukları Zafer ve Mehmet’in yakaladığı karasokkan adlı dikenli ve fakat yakışıklı balığımızı afiyetle yeriz.
Sonra ver elini İnceyalı ve Çakıllıyalı, derken Ilgın Koyu... Dal denize Kisebükü’nde oradan uzan Çökertme’ye...
Bir de bir ekip var bizde. Her daim “car car”dırlar. Kafan şişer. Her biri kendi senfonisini besteler.
Tatilin son günü gelip çattığında bırak dinlenmeyi, daha da yorgun ve perişan hissedersin kendini.
Öyle tatlı cadılardır işte...
Hurma Koyu’ndaki pansiyonun biri, şöyle yazmış duvarına:
“Çardak çevresinde öpüşmek, kokuşmek, gıdıkleşmek, cilveleşmek yasaktır!”
Boşverin siz...
Öpüşüp kokleşin denizle. Gıdıkleşip cilveleşin sahillerle.
Bak cuma günü çocuklar da karnelerini alıyor.
Hoş geldiniz yaz tatilinize...
Paylaş