Paylaş
İnan, gülle fırlatılmış bir pastane vitrini gibi tuzla buz olur, bir sonbahar yaprağıyken bebe pudrasına dönüşür, yıldırımın ortadan ikiye çatır çutur ayırdığı çınar ağacı gibi, bir tarafın kuzeye diğeri güneye saçılırsın.
Çünkü eğer geldiysen Nazarköy’e milyonlarca nazar boncuğunun içinde korunur, kollanır, pamuklara sarılıp sarmalanırsın. Eğer sen kem gözlüysen de, o Aliye Rona kılıklı kem gözlerini köyün girişindeki çöp tenekelerine atıp, onlardan kurtulmalısın.
Burası yüz bin sittin senedir nazar boncuğu üreten bir köy. Adı bile Kurudere’yken Nazarköy’e dönüştürülmüş. Düşün artık o kadar dört bir yanı nazar boncuklu.
İşte biz de bu hafta 8’den 88’e kocaman bir ekip Nazarköy’ün (Kemalpaşa’ya 6, Bornova’ya 20 kilometre) arkalarındaki kanyonlarda, tepelerde uzun bir yürüyüş yapmaya gittik. Güle oynaya, iki muhabbet, üç dedikodu yapa yapa...
Dedikodu zamanı da dertleri de unutturur insana. Bir baktık 10 kilometre yol gitmişiz. Oksijenle yıkana yıkana, doğanın güzelliğine şaşa şaşa.
Sonra dönüşte harcadığımız yağlarımızı, ballarımızı derhal bünyemize geri alalım, aman ha 1 gram zayıflamayalım endişesiyle soluğu köydeki gözlemecide aldık. Sen kıymalı söyle, ben otlu diyeyim, sen bana patateslinden ver, ben sana kaşarlımdan tattırayım faslımızı tahmin edersin. Bağıra çığıra. Dünyanın en ağır toplarının yaptığı, rekabetin en havalarda uçuştuğu yönetim kurulu toplantısındaki, en hayati pazarlıklar gibi olur, her daim bu gözleme sipariş etme seansları. Hep.
Neyse afiyetle yiyip sakinleştikten sonra gözlemelerimizi, köydeki nazar boncuğu üretimi yapılan ve kemiklerimizi eritip suya çeviren fırınları gezdik. Al bizi bizden et suyunda haşlama yap. Fırınlar o kadar, 1200 derece sıcak.
SIRA SIRA BONCUKLAR
Nazarköy’e gelme nedenim aslında İstanbullardan gelmiş 40 yıllık canım arkadaşım Zeynep’e Ege’mizi daha da bir sevdirmek. Ve fakat diğer yandan Zeynep burada bir turist aynı zamanda. O zaman bir taşla 2 kuş vuralım. Zeynep’e boncuklar aldıralım. Gelmişken esnafımıza, köylümüze de bir katkıda bulunsun. 3 tanesi 1 liraya satılan boncuklardan alıp, Nazarköy’deki turizm gelirlerini yükseltsin, ticaret hacmini hızlandırsın. Kolundan tutup onu, köyün dört bir yanında açılmış sıra sıra nazar boncukları tezgahlarına sürüklüyorum.
Zeynep tam, dur kırmızıyı mı maviyi mi ay yoksa sarıyı mı alsam diye nazar boncuklarından nazar boncuğu seçemezken ekibimizdeki çok sevdiğim yazar-komşum Hasan Öztoprak geçiyor yanımızdan. Ve bu görmekte olduğunuz boncukların yüzde 90’ı Çin malıymış diye fısıldayıp yok oluyor.
Meğer köyde sadece 5 ocak kalmış. Satılan boncukların çoğunluğu Çin malıymış. Nazarköylüler de rekabet edemez olmuş Çinlilerle. Ucuz maliyet ve üretimle. Ama gel gör ki bu Çin malı olanlar plastik ve kalitesizmiş. O yüzden bilemem, kem gözlerden koruyabilirler mi seni?
Zeynep derhal önlemini aldı. Parasını gözünü kırpmadan köyde üretilen gerçek nazar boncuklarına yatırdı.
Yaptığı bu nazik hareketten dolayı kutluyorum kendisini.
Ve and içiyorum. Kendisini Ege’de yok olmaya yüz tutmuş her türlü üretimin ve bütün el işlerinin yapıldığı köylere götürmeye.
1 lira bile olsa katkıda bulunsun diye.
KİTAP OKUMA ODAM
Nazarköy sonrasında Zeynep’i gizli kitap okuma tepemize çıkardım. Şaşırdı kaldı. Güzelliğine inanamadı. Gizli olduğu için koordinatlarını veremem. Banu, Müjde ve Özlem beni öldürürler. İşte böyle cennet köşelerimiz var bizim Ege’de.
Kahve içme iskelemiz. Güneşlenme koyumuz. Bisiklet rotalarımız. Keşfetmelere doyamadığımız.
ÇOCUĞUN GÖRDÜĞÜ DÜŞTÜR BARIŞ
Eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsan, fotoğrafının seçilip, haziran ayının 2’inci haftasında Foça Reha Midilli Kültür Merkezi’nde sergilenmesini istiyorsan, yüksek çözünürlükteki fotoğraflarından en fazla 5 tanesini 31 Mayıs’a kadar sergi.foca@gmail.com adresine gönderebilirsin.
Foça Barış Kadınları’nın düzenleyeceği serginin konusu, “Çocuğun Gördüğü Düştür Barış”mış bu arada. Benden duyurması.
Paylaş