Paylaş
Gizemli, esrarlı, sisli ve de puslu bir soru olduğunu hepimiz anladık da anlamını çözemedik. Neyse ki Kenya diretince, Tuğrul uzatmadı. Ah acaba Tuğrul’un anlattıklarına yaşın yetecek mi senin? Bak sen, sen ol yaşını büyült de cebimden çık. Yoksa muhabbetin alasını kaçıracaksın. Bundan tam 30 sene öncesine git. KSK Basketbol Takımı Galatarasay’la oynuyor. Ama ne oynama! Kazanan şampiyon olacak. Türkiye ligi kupasını kapacak. Antrenör Nadir Vekiloğlu. Ve takımda kimler kimler var. Hatırla. Birtan Saka, Suat Olca, Cihangir Başaran, Murat Taşkın... Üstelik hepsi de tek tek altyapıdan yetişmiş. Tabii iki de Amerikalımız Wiley ve Davis. Kim kapıyor kupayı dersin? Tabii 74-66’lık bir skorla bizim Karşıyaka. Yetmiyor üzerine bir de Beşiktaş’ı yenip o sene Cumhurbaşkanlık Kupası’nı da alıyor.
ZAFER KUTLANIYOR
Neyse bizimkiler Galatasaray’ı yenince kupa kime veriliyor. Tabii ki takımın kaptanı Tuğrul Taşkıngenç’e. Ya işte tam da şu an bize köfte pişirmekte olan boyu 2 metreden uzun efsaneye. Bana da garip gelir ama evet efsaneler ve yiğitler de biz sıradan kullar gibi günlük hayatlar geçirirler. Köfteler pişirip, köfteler yerler. Hatta bazen ekmek, peynirle öğün geçiştirirler.
Kupa alındıktan sonraki Karşıyaka’yı hayal et. Binlerce insan sokaklara dökülmüş. Balkonlardan taşan taşana. Takım zaferi kutlamak için sokakta. Gelen giden kupaya dokunmak, kupayla fotoğraf çektirmek istiyor. Hani Madonna gelse bu kupa kadar kapışılmaz. O denli. Tuğrul kupayı koruyacağım diye, soğuk soğuk terler döküyor. Ve sonunda taraftarın biri gelip kupanın kulbundan tutuyor, çekiyor da çekiyor. Aşıklar gibi gözgöze geliyorlar Tuğrul’la. Bir o çekiyor. Bir öteki. Dakikalarca süren bir inatlaşma. Sonunda keçi inatlı taraftarın tuttuğu kulp kopuveriyor. Taraftar da kupayı olmasa da kulbu kapmış olmanın dayanılmaz hafifliği ve mutluluğuyla ortamdan hızla topuklayıp kaçıyor.
TEK KULAKLI KUPA
O kutlama gününü dün gibi hatırlıyorum. Bak benim de tıpkı deden gibi 30 sene öncesine uzanan anılarım var canımın içi. Hüzünleniyorum ister istemez. Ne çabuk çaydaki şeker gibi eridi gitti bu güzelim yıllar.
Kutlamayı hatırlıyorum da bu kulp hikayesini hiç duymamıştım. Kimseler de duymamış zaten. Hepimiz bu hikayeye bayıldık. Sonra üzerine epey kafa patlattık. Kulbu alan genç taraftar kulbu ne yaptı acaba? Başına taç mı? Annesi kristal vazoların arasında cam vitrinde mi sergiledi? Yoksa “Aman benim oğlan da nereden bulup da getiriyor böyle çerleri çöpleri deyip çöplüğe mi fırlattı?” Mahallede elden ele mi gezdirdiler?
Ya da kulpa bir kupa mı yaptırdılar? Sevgili kupanın kulbunu alıp kaçan kardeşim. Ne olur bu satırları okuyorsan ara ve bul beni. Daha da merak içinde bırakma bizi. Peki kulpsuz kupaya mı ne oldu? Neyse ki KSK kupaya yeni bir kulp yaptırmış. Öpüyorum yanaklarından. Bu arada mis gibi köftemiz de pişti.
Paylaş