Paylaş
“O bu gece ölebilir ceketinin göğsünde bir kurşun yanığıyla. / O bu gece gitti ölüme kendi ayağıyla. / - Cigaran var mı? dedi.../ - Var, dedim. / - Kibrit? / - Yok, cigaranı kurşun yakar dedim, / Aldı cigarayı gitti. / Belki şimdi upuzun yatıyor dudaklarında yanmamış bir cigara, göğsünde bir yara... / Gitti.”
MİSAFİR SALONLARI
Çocukken çok üzülürdüm sadece misafir için, bal dök yala, tertemiz saklanan misafir salonlarına. Düşünsene tüm ev halkına yasak. Ve sen ey, seni gidi haylaz çocuk! Girip de dağıtmayasın diye kapıları sana sımsıkı kilitli. Kalan odalar cezaevin...
Düşünüp, düşünüp hüzünlenirdim kendi kendime, “Bak biz ölüp gideceğiz, ama bu altın varaklı kadife koltuklar, kristal avizeler, vitrinin içinde sergilenen gümüş şekerlikler sakız gibi tertemiz, ay gibi dimdik ayakta kalacak. Değer mi hiç yılda iki kere eve bir misafir gelecek diye en geniş yaşam alanından mahrum kalıp, küçücük oturma odalarına tıkılmak?” diye.
Halbuki tepe tepe kullanmalıydık, biz ölümlüler, ölümsüz gibi duran eşyaları. Yani kalbimizden daha mı değerliydi kazayla kırılabilecek kristal kül tablaları? Fakat gel gör ki, yıllar yıllar sonra bu hüzünlü duygumun tam zıddını geçen gün bana Fahri Özdemir yaşattı. Yayınevi’nde bir kitap projesi için çalışırken biz, tak diye önüme Nazım Hikmet’in kendi eliyle yazdığı bir şirini koydu. Sonra bir sürü efsane şairin kendi el yazmalarını tek tek önümüze dizdi. Koklamaya kıyamazsın o kadar heyecan verici.
EL YAZMASI KİTAPLAR
Fahri Özdemir muazzam bir koleksiyoner. Ben bir diyeyim, sen yirmiyle çarp. O denli. Bu güzelim koleksiyonunu şimdi, (Sabahattin Ali’nin el yazmasını YKY’den, Behçet Necatigil ve F. Hüsnü Dağlarca’nın el yazmalarını Ayşe Sarısayın’dan almış) benim çocukluğumun kilitli misafir odalarından çıkarıp, herkese açıyor. Üstelik harika bir projeyle. 37 şairin (kimler kimler var sayamam) orijinal elyazma şiirine, 37 ressam ya da heykeltıraş (kimler kimler yine sayamam) eşlik etmiş. Her ressam/heykeltıraşa bir şiir düşmüş. Şiirin hissettirdikleri tuvallere dökülmüş. Bundan daha iyi türler arası etkileşim olabilir mi?
Folkart Gallery’deki bu şahane sergiyi kaçırma sakın. Sergiyi gezdikten sonra, önünden geçen kuşlara, “Az bekleyin geliyorum yanınıza” demek bile geçebilir.
Paylaş