Bir tatlı huzur almaya geldim, ah Alaçatı’ya

Ne o kadar kılıçlar kuşanmış Lara Croft’um, ne de gündüz vakti ot festivali seline kapılıp sürüklenecek bir deli, cesur yürek.

Haberin Devamı

Akın akın geldi Egeliler. At sırtında olmasa da minübüsler ve otobüslerden taşa taşa. Alaçatı’daki ot festivaline katılmaya. Kimisi de ta İstanbullar’dan uçakla.

Dede Korkut’tan masallar dinler gibi dinledim telefonlarda arkadaşlarımı. Festivalin yapıldığı alana ulaşmaya çalışanları. Kimi dedi ki 200 bin kişi dayanmış kapıya. Kimi dedi sanırsın altın dağıtılıyor bedavaya. Maceradan macera beğen. Her birinin anlattığı James Bond izlemeye eşdeğer.
Biz kardeşim Cem ve kardeşimden daha kardeşim eşi Şölen’le sabırla bekledik. Akşamın karanlığı gelip lök diye çöksün diye, kalabalık birazcık olsun dağılsın, kafalarımızı uzatmaya yer açılsın diye.


Kalabalıklar kalabalıkları doğururken, otlar çuvallardan taşarken, biz Alaçatı Marina’dan buruna doğru festivalin tam tersi yöne yürüyerek teftişe çıktık. Dur bakalım bu plajlar ve kafeler, oteller ve dükkanlar ve en çok da şu surf okulları ne alemde ve acaba yaza hazır mı diye.
Hava da ne tatlı bir hava. Tam da naneli, tarçınlı limonata tadında. Okyanusların en dev dalgasından daha dev Alaçatı Ot Festivali dalgası buraya ulaşmamış. Esnafta sanki kendileri tatildeymiş gibi bir huzurlu rahatlık. Yaz hazırlıkları neredeyse tamamlanmış. Sadece cafelerden birinde, bir kişi son ampulleri takmaktaydı. Ve tabii yeni otel inşaatları son hız harıl harıl çalışmaktaydı.

Haberin Devamı


‘Umarız turistlerle dolup dolup taşarsınız bu yaz’ şeklindeki iyi niyet dileklerimizi esnafa saça saça dolaşırken ortalıkta, bir baktık hava karardı. Guguk kuşu saatin içinden kafayı uzattı. ‘Hadi’ dedi ‘kuşanın zırhlarınızı, festival alanına gitme zamanı.’
Aman aman Alaçatı’yı hiç böyle görmemiştim. Sağlı sollu tezgahlarda, Ege’nin tüm otları yarışta. Enginarlı boyozla başladım tadıma. Arap saçından yapılma baklavayla geceyi kapattım. İnan hayatımda hiç bu kadar otlamamıştım.


Akşam vakti de kalabalık hiç fena değildi. Sanki bütün dünya toplanmış, birkaç kilometrekarelik Alaçatı’ya tıkıştırılmış. Az sonra uzay araçları gelecek, artık bu dünyaya sığmıyoruz diye bizi Mars’ta yeni yerleşim alanları aramaya götürecek. Düşün artık. Mezuniyetten beri görmediğim ilkokul arkadaşıma bile burada rastladım, nasıl bu kadar serpilip, büyümüş olduğuna şaşırdım.

 

Haberin Devamı

Bir tatlı huzur almaya geldim, ah Alaçatı’ya

İZLENİMLER OLUMLU
Neyse artık lafı uzatmayayım. Özetle sana ot festivali bahanesiyle Alaçatı hakkındaki gözlemlerimi altın tepside sunayım:
* Ot bahane festival şahaneydi.
* Esnafın yüzü gülmekteydi. Ancak ziyaretçiler pahalılıktan şikayetçiydi.
* Alaçatı evleri, levhaları, dükkanları ve kapılarıyla hep estetik, her daim alımlı.
* Keşke her mahalle ve köy, kasaba ve şehir böyle estetik kaygılar güde güde, daralıp genişlese. Küçülüp büyüse.
* Keşke Ege’nin her köyünde böyle festivaller yapılabilse. Her yere canlılık gelse.

 

FİKİRLERİNİ SÖYLEDİ
Tam da uçakta bu yukarıdaki cümleyi yazdığımda yanımda oturan genç kadın dedi ki, yazdıklarınızı okudum, ben de festivaldeydim ve ben de fikirlerimi söylemek isterim. Ve söyledi.
* Farklı şehirlerden tezgah açmaya o kadar çok insan geldi ki, bazı Alaçatılı arkadaşlarıma tezgah açmak için yer kalmadı.
* Festival alanında 5 liraya satılan bir ot, aşağıdaki pazarda 1 liraydı.
* Gündüz o kadar kalabalıktı ki bir beyefendi, yerdeki bir köpeği ezilmekten kahramanca kurtardı.
Uçakta yanıma oturmuş olan Esra’ya çok teşekkür ediyorum. Ve başka festivallerde görüşmek üzere gözlerinizden öpüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları