Yaşam yolculuğuna dair henüz mesajı çözülmemiş bir mors alfabesi gibidir, uzun-kısa, kesik-kesiksiz...
Zamanı, yolun iki yanına kilometre taşları gibi dizmişler...
Günleri, ayları, seneleri:
"2005..."
"2006..."
"2007..."
Yolcu geçip gider, ister mutlu, ister isteksiz...
İşte, bir tabela daha geçti önümüzden:
"2008..."
*
Doğrusunu isterseniz, bizler sadece bir yerden başka bir yere giderken yolculuk yaptığımızı sansak da aslında her an gideriz.
Belki de en komik laftır:
"Yerimden kıpırdamadım..."
Hiç kıpırdamadan, hiç kımıldamadan durduğumuzda bile nasıl yol alırız bilemezsiniz...
(.........)
Doğrusunu isterseniz yaşam bir küçük spermin, ana rahmindeki mini yolculuğu ile başlar.
Yola koyulmuştur yolcu.
Kimse onu tutamaz...
"Son durak" lafları da doğru değildir a dostlar... Mezarı açıldığında rahmetlinin kaval kemiğini bırakıp gitmiş olduğunu görürsünüz, onun artık kimyasal yolculuğu başlamıştır çünkü...
Yolcu durmaz...
Duramaz...
*
Henüz sır çözülmemiştir.
Nereden geldiğini, nereye gittiğini çözememiştir, kafası karışıktır yolcunun.
Olsun...
Bence tadını çıkartmalı...
Camdan dışarıya ağlayarak bakmak ile gülerek bakmak arasında fark yok yolun uzunluğu açısından...