Ve şeytan güldü...

ESKİ takvim her sene on gün kayıyor.

Diyelim ki hicri takvime göre; Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u eskiden yazın almış oluyordu, her sene on gün kaya kaya zamanla kışın da almış oldu, arada bir de baharda...

Muhasarada üşüdü de paltosunu mu istedi?...

Yoksa "Lala karpuz var mı?" dedi?..

Her ikisi de sırayla oluyor...

Bu yüzden büyüklerimiz eski takvimlere fazla kulak asmaz "erikler çiçek açarken", ya da "Sen hıyar çıktığında doğdun" gibi botanik takvimler kullanırlardı.

*

Yine hicri takvime göre Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, üç aylar, mübarek geceler, hac, kutsal zamanlar her sene on gün kayar.

İşte:

Dinci kardeşlerimiz bir tek "Kutlu Doğum Haftası"nı, o çok kızdıkları miladi takvime bağlayıp 23 Nisan’a denk getirip sabitlediler.

Sebep; cumhuriyetin en önemli bayramı 23 Nisan’ın karşısına "Kutlu Doğum Haftası" kutlamalarını koyarak, bir tür intikam duygusu...

O kaymıyor...

Kaysa, 23 Nisan kutlamalarına denk gelmeyecek...

Biri bir yana gidecek, öbürü öbür yana...

*

Kimi ufak sorunlar çıkmadı değil:

Diyelim ki Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in doğum günü olan Mevlit Kandili de her sene on gün-on gün kayıyor.

Ama "Kutlu Doğum Haftası" duruyor.

Böylece bizim din alimlerimize göre; peygamberimizin iki doğum günü oldu mu?..

Biri nisan sonunda sabit...

Öbürü mevsimden mevsime hareket halinde...

*

Dinleri yücelten, ona inananlardır...

23 Nisan egemenliğini yaratan güç, o savaşı veren insanların yüreğindeki imandı...

Bunun bilincinde olan insanlar, Anadolu’da iki kişiye asla laf söyletmezler:

Peygamber’e ve Atatürk’e...

Ama yüreğinde bu sentezi kuran insanları, 23 Nisan’lara düşman etmek isteyen din simsarları, işte böyle yaptılar...

İçlerindeki şeytanı dahi güldürerek...
Yazarın Tüm Yazıları