DEMEK ki "milliyetçi" kardeşimiz "NÜ" resim yapıldığını gördüğünde "Vatan elden gidiyor" diye koştu.
Ve vatanı kurtarmaya karar verdi:
"Bu yaptığınız ayıp şey ne?.."
"Nü..."
".......!"
Marmara Üniversitesi’nin (MÜ) resim atölyelerini tekme ve sopalarla dağıtıp "MÜ’de NÜ olmaz..." dedi.
"Palto giydirin yapın nü’nüzü..." diyerek milli değerlere uygun yolu da gösterdi milliyetçi.
Böylece MÜ ressamları palto giymiş "NÜ" yapan yeryüzünün ilk ressamları olma şansını yakalarken, vatan da kurtuldu.
*
Milliyetçi kardeşimiz işte tam bu sırada Ankara Gazi Üniversitesi’nde küpe takmış bir araştırma görevlisi gördü.
Tek ayağı üzerinde yeri tekmeleyerek dönerken, yumruğu ile de havaya vurup "Yine vatan elden gidiyor" dedi.
Vatanı kurtarmaya karar verdi.
İlk iş küpeli eğitim görevlisini bulup dövdü.
İkinci fasıl dayağı ise saçları uzun olduğu için attı ki, böylece vatan aslında iki kez kurtulmuş oldu.
*
Milliyetçi kardeşimiz şimdi "NÜ" resim yapanları, küpe takanları, saçı uzunları yakalamak üzere üniversitelerin bahçesinde, kantinlerde, koridorlarda dolanıp duruyor.
Ama "hukuku" olmayan bir vatanın vatan olamayacağının farkında değil.Yargının üç-beş siyasetçinin oyuncağı olmasına aldırmıyor.
Diyelim ki ekonomik özgürlüğü olmayan bir vatanın "vatan" olamayacağının da bilincinde değil. Cirit atan sıcak para, ulusal varlıklara bir bir el koyan yabancı sermaye, emekçinin kömür yardımını IMF’nin belirlemesi onu ilgilendirmiyor.
Siyasi bağımsızlığı olmayan vatanın "vatan" olamayacağını da bilmiyor.ABD’ye gidip "Bizi delikten süpürmek yerine kullanın" diyenlere hiç de tepkisi yok.
İhanete uğramış bir vatanın "vatan" olmaktan çıktığını da düşünemiyor.Mustafa Kemal devrimlerinin, laik cumhuriyetin, o özlemle koşulan aydınlık ve çağdaşlık umudunun karardığını görmüyor.
"NÜ" resim yapanları pataklıyor, küpe takanları dövüyor, saçı uzunları tekmeliyor.