Ulusal körlük...

CUMHURBAŞKANI’na "O rektör adayının karısı çarşaflı" demişlermiş, kendisi araştırmışmış, meğer adam bekármış...

Ya "karısı çarşaflı" çıksaydı?

Abdullah Gül "Bu irticai tehlikedir" diyecekti ve o kişinin atamasını yapmayıp, yerine "Atatürkçü, laik, eşinin başı açık birisini" atayacaktı, öyle mi?

Neyse ki rektör bekár.

Allah, cumhuriyeti korudu demek.

(.......)

Herhalde anladınız; Abdullah Gül "Karısının başındaki örtüden dolayı insanlara iftira atıyorlar" demeye getiriyor.

*

Geçiyorum Başbakan’a:

Akşam oldu mu telefonun başına oturuyor, "türban mağduru liseli kızları" arıyor:

"Elif Hanım, ben Başbakan..."

Lise öğrencisi Elif Hanım’a "Sizi destekliyoruz, bu haksızlık karşısında kararlılıkla durunuz... Bak şimdi sana Emine Ablanı veriyorum, onun da söyleyecekleri var..." diyor.

Emine Hanım telefonu alıyor:

"Çocuğum biz de çok haksızlığa uğradık, bir bilsen... Tayyip Amcan neler çekti, neler..."

*

Asla samimi değiller.

Misal; irticai nedenlerle Ordu’dan atılanlarla ilgili Askeri Şûra kararlarına her zaman "şerh" koyan Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı oldu ve önceki gün 7 subayın TSK’dan atılması kararının altına bastı görkemli imzayı.

Başbakan?..

O yine şerhini koydu, henüz Cumhurbaşkanı olmadığı için...

Ve altı senedir koyduğu "şerh"lerin gereği yasal düzenlemeyi, çoğunlukta olduğu Meclis’e bir türlü getirmeden...

*

Bunda samimiyet var mı?

Yok...

Ancak bu yine de bize bir şey kanıtlıyor:

Hedeflerinden asla ödün vermeden, sabırla, alttan alttan, develeri ürkütmeden, alıştıra alıştıra, kıvıra kıvıra, saf insanları arkalarına ala ala, amaçlarına ulaşma yeteneklerini...

Bir ulus kör olduğunda...

Böyle olur.
Yazarın Tüm Yazıları