Ulu çınar...

BİR çınar vardı orada:

Ulu çınar...

Onu kesmek istiyorlar.

Ellerinde baltalar.

(.....)

Doğrusunu isterseniz bu köşenin pazar geleneğidir, bugün ben Meclis’ten geçirmek istedikleri "Ormanların kesilip yerine turistik tesis yapılmasına ilişkin kanunu" yazacaktım.

Ama keyfim yok bu sabah.

Aklımda, bizim mesleğin ulu çınarı İlhan Selçuk var.

O ormanları yok edecek yasayı Anayasa Mahkemesi bundan üç sene önce iptal etmişti. Ama ne yapacaksınız, söz konusu avanta-yağma olunca hak-hukuk ne yazar?

Şimdi o orman yağması yasasını yeniden dayatıyorlar. Ağaçları kesip ormana kendi binalarını yapacaklar.

Bunların tıyneti böyle.

Lara’da mı, Ege kıyılarında mı, İstanbul ormanlarında mı, Anadolu’nun neresinde bilemem... Ama o ulu çınar kesilmeli ki, yerine kendi çıkar biralarını inşa etsinler.

*

Ulu çınar
, bizim ormanın ulu çınarı.

Görmüş geçirmiş, istila gemilerinin gidişinden, Mustafa Kemal’in askerlerinin gelişine kadar, yurtseverliklerin de, ihanetlerin de tanığı ulu çınar.

Saygın...

Bilge...


Yaralı gövdesinde Ziverbey işkencelerinin izleri de var, dinlerdim kimi zaman, belli ki her anlatışında canı yanar...

Ama o yaralarını daha çok bedenine çizilmiş sevdaların kalp ve ok işaretleri sayar.

Dimdik ulu çınar...

*

Ha ulu çınar, ha İlhan Selçuk’lar...

Ne fark eder?

Kendi dünyalarının çirkin binalarını kurmak için, ormanı kesip yok etmek istiyorlar.

"Bir ağaç kadar hür ve bir orman gibi kardeşçesine" çığlıkları asla susmasa da...

Gözleri dönmüş bir kere.

Ellerinde baltalar...
Yazarın Tüm Yazıları