O geçerken, kaldırımın kenarında durup asla alkışlamam.
Arkamı dönerim.
Televizyonda gözüktüğünde asla bakmam, kanal atlayıp "Dingo-mingo"yu izlerim.
Gazete sayfalarında "Bir açıklama yapan Cum..." diye başlayan haberleri okumam, geçerim.
Sohbetlerde söz düşerse kestirip atarım:
"O benim cumhurbaşkanım değil..."
*
Türban yasası önündeyken "düşünüyormuş" gibi yaptı sadece.
Türbanı siyasi bayrak yapmış, "hanımının" türbanı için Türkiye’yi AİHM’ye vermiş birisinin önüne türban serbestisi yasası gidince "düşündüğüne" nasıl inandınız?
Bu tür "düşünmek" bana yabancı değil; muhterem karım işime gelmeyen bir şey sorduğunda "Düşüneyim" derim.
Ama hiçbir zaman düşünmem.
Düşünüyormuş gibi yaparım.
Muhterem, "Bak düşünmüyorsun, çünkü dudakların uzadı" der, öyle düşünceli düşünceli bakarım.
*
Abdullah Gül’ün de "düşünüyormuş" gibi yaptığını herhalde artık biliyorsunuz.
Olsun...
Bu bir dönüm noktası oldu, takvimlerinize bir çetele koyun:
AKP’nin kaybetme süreci başladı.
Bakın:
- Sermaye kesimi dahi uyandı; kısa vadeli çıkarları için Türkiye’nin ufkunun karartılmasına göz yumduklarını nihayet gördü patronlar.
- Toplumu etkileyen ve şimdiye kadar AKP’yi destekleyen birçok yazar-çizer-aydın artık açıkça eleştirmeye başladı.
- AKP’ye oy verdiğini gizleyenler dahi şimdi ortaya çıkıp "Elim kırılsın, oy verdim" diyorlar, kamuoyu yoklamalarında (SONAR ve diğerleri) iktidarın yüzde 10’a yakın oy kaybı var.
Külah düştü, kel gözüktü...
Belki de iyi oldu; şu benim olmayan Cumhurbaşkanı’nın türban yasasını imzalaması...