HERHALDE medyadan izlediniz; Başbakan türban için oturmuş Meydan Larousse’a bakmış.
Normalde Nur Suresi 31’e bakması gerekmez miydi?
Bu Meydan Larousse’a bakıyor.
Ve okuduğunu anlatıyor da:
"Meydan Larousse’a göre türban; yumuşak kumaştan, kenarı teğelsiz, ipek veya pamukludan....."
Oysa hepimiz biliyoruz ki ne Nur Suresi, ne Meydan Larousse... Başbakan’ın kafasındaki türbanın tek tanımı var:
Siyasi simge...
İktidara yerleşen, Çankaya’ya çıkan, Meclis’i kapsayan, bürokrasiyi içine alan, kısacası artık Türkiye fotoğrafı olan bu değerli simgeye üniversitelerde kapılar kapalı olduğu için, Başbakan’ın keyfi kaçıyor ve bu eksiği gidermek istiyor.
İşte o zaman çözüm arıyor:
"Bana içinde türban olan şeyi getirin..."
"Nur Suresi 31’i?.."
"Hayır, Meydan Larousse’u..."
*
Elbette devlet Nur Suresi 31, ya da Meydan Larousse’a göre değil, Anayasa’ya göre yönetildiği için... Ve Başbakan ömründe hiçbir zaman Anayasa kitabını açıp bakmadığı için sorun çıkıyor.
Gördünüz; o "Bir cümleyle hallolur" dedi, Prof.Özbudun oradan bir cümleyle cevap verdi:
"Hallolmaz..."
Hatta AKP’nin kurtarma aracı konumundaki Devlet Bahçeli de kamuoyuna mutlulukla açıkladı:
"Bir cümle de ben buldum..."
Yine de olmadı.
Olmuyor...
*
Çünkü; Anayasa’da "Türkiye’nin laik olduğu" yazılıdır ve bu "değiştirilmesi teklif dahi edilemez" bir hükümdür.
Türban ise; dokusu Meydan Larousse’ta yazıldığı gibi öyle pamuk-mamuk değil. Herkes biliyor ki türban, laik Cumhuriyet’i çökertmek isteyenlerin yürüttüğü karşı devrimin siyasi simgesidir.
Eğer arkadaşlar ısrar ederlerse...
Yargıtay Başsavcısı, "Cumhuriyet’in temel ilkelerini yok sayarsanız kaos doğar" diyor.