Kadınlar yüksek topuklu ayakkabılarla ciplere biniyorlarsa yoğun görgüsüzlük ifadesidir.
Sol şeritten dalıp en öne geçmek yoğun yüzsüzlük, arabalardan yükselen dım-tıs sesleri yoğun ipsizlik, lüks arabaların önde gitme hakkı öküzlük işaretidir.
Tankların yola çıkma olasılığı varsa; hah... Demek ki militarizm orada egemendir.
Başbakan ve bakanların arabaları kırmızı ışıkta durmuyorsa ve onlar geçerken tali yollar kapatılıyorsa; demokrasi yok, varsa bile göstermelik demektir.
Siyah araba çokluğu devletçiliği, tamponlara yazılan yazılar kederciliği, kaldırımlara park beleşçiliği gösterir.
Trafik düzeni aynasıdır toplumun.
*
Ben trafik polisini görünce, ona biraz káğıt çıkartıp gösterme duygusuna kapılırım.
Zaten o da araçtan, sürücüden, yoldan, gidişten, gelişten çok káğıtlara bakmayı sever.
Kırtasiyeci devletin belirtisidir bu.
Çıkartırım káğıtlarımı:
Ruhsat, ehliyet, sigorta, vergi káğıtları...
Yetmedi park makbuzu, krikonun faturası, yangın söndürücünün garanti káğıdı, akü kullanma talimatnamesi, su-elektrik ödemeleri, evin tapusu, yatırılmamış möble taksitinin ihbarnamesi...
Yetmezse eklerim:
"Bakmak isterseniz, bu da var memur bey..."
"Bu ne?.."
"Eniştemden mektup..."
*
İşte tüm bunların toplamıdır bizim trafik...
Yollardaki kalitesizlik asfaltın çalındığını, emniyet kemeri takmamak "bize bir şey olmaz" inadını, ilk virajda 180 ile uçmak Osman’ın kendini kuş sandığını gösterir.
Dönüp bakın trafiğe; yeryüzünün en kötü, en düzensiz, en keşmekeş, en curcuna trafik düzenlerinden birisidir bizimkisi...
Tıpkı hukukumuz, tıpkı güvenliğimiz, tıpkı eğitimimiz, tıpkı gelir dağılımımız, tıpkı sağlık sistemimiz, tıpkı siyasetimiz, tıpkı demokrasimiz gibi...