Göle su sağlayan havzanın suyunu kanallar açarak ve çok para harcayarak kuruttular.
Şimdi arada bir gidip bakıyorlar:
"Göl niye kuru?..."
*
Seyfe Gölü, Anadolu bozkırının ortasındadır.
Her sonbahar Rus steplerinden gelen milyonlarca flamingo, balıkçıl, yaban kazı, yeşilbaşlar bu gölde toplanırdı. Orası büyük göç yolu üzerinde toplantı yeriydi.
Ve benim görüp áşık olduğum, sevdamdı Seyfe Gölü... Ama artık yok...
Kaç senedir kuşlar uzak yoldan bulut bulut yine geliyorlar, gölün üzerinde daireler çize çize dönüp duruyorlar.
Tıpkı depremde yıkılmış bir kentin, canlı kalmış fertleri gibi çığlıklar ata ata... Ve gidiyorlar...
*
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü yüksek lisans öğrencileri, Seyfe’yi kurtarmak için yollara düştüler; Gökhan, Okan, Muhammed... Prof.Dr.Murat Türkeş’in danışmanlığında adeta çırpınıyorlar.
Devlet adamlarının ayıplarını yüzlerine vura vura...
Ağlamaklı köylüler onlara, "Niye geç kaldınız, otuz sene önce neredeydiniz?" dediler, ama geçlerin en büyüğü 24 yaşındaydı...
Proje Koordinatörü Hülya Çeşmeci, Seyfe’nin son halinin fotoğrafını getirdi; suyun yerinde bir beyaz toz var...
Ölmüş Seyfe...
Akademisyenler o beyaz tozun, çevre insanında yoğun kansere yol açmakta olduğunu tespit ettiler...
*
Sadece göl ölmüyor... Sadece gölün kuşları da ölmüyor... Göl öldüğünde, kendi insanını da yok eder... Kuşlar gibi çekip gidenler giderler...
Kalanlar yaşayamaz...
Sonuçta; bir avuç genç yaşatmak istese de, yüzlercesi gibi Seyfe de devletin koltuklarına oturmuş aptalların elinden kurtulamadı...