Paylaş
BİR gün bana ‘‘Ekranlardaki en çok sevdiğin iki ismi söyle, biri kadın, biri erkek’’ deselerdi, hiç düşünmeden ‘‘Defne Samyeli ile Ali Kırca’’ derdim.
Onlar bizim mesleğimizin ekranlardaki yüz akları.
Abartısız, dürüst, içten, ilkeli, topluma borcu olduğunu bilen, yaptığı işin vebalini kavramış, yürekleri sevgi dolu iki arkadaşımız.
Ne yazık ki şu sıralarda ikisi birbirinden uzak iki ayrı odada, belki de sancılar, ağrılar içinde sağlıklarını yeniden arıyorlar.
*
Biliyorsunuz; Ali Kırca asansöre bindiğinde aslında asansör orada değildi.
Ve Ali Kırca o gün asansör boşluğuna düşünce, sanki hükümet düşmüş gibi oldu. Daha doğrusu hükümetler düştüğünde hiçbir zaman medyada bu kadar geniş yer almamıştı.
Birçok makale yazıldı. Daha önce ayağı kırılan meslektaşlarımız ayak kırılması üzerine, kolu kırılanlar kol kırılması üzerine, omzu çıkanlar omuz çıkığı üzerine yorumlar yazdılar.
Toplum keza... Okurlarım bana bile ‘‘Geçmiş olsun’’ telefonları açtılar. Ki ben, ‘‘Ben düşmedim, Ali Kırca düştü’’ desem bile.
Niçin?..
Çünkü o herkesin sevdiği yüz.
Ne yazık ki bu cılklık-ilkesizlik-sululuk-densizlik girdabı içinde, Ali Kırca gibilerin sayısı çok az.
Ve biz onların orada olmalarını istiyoruz.
*
Sevgili Defne Samyeli'ye gelince.
Başımız derde girdiğinde, ya da birileri için duaya ihtiyacımız olduğunda karım Andree'ye, ‘‘Hadi, sen İsa'dan, ben Muhammed'den, yan yandan girişelim’’ derim.
Bugünlerde dualarımız Defne için...
Çevremiz onun hastalığına yakalanan, ama atlatıp şimdi mutlu-sağlıklı yaşayan kadınlarla dolu.
Biz sadece onun korkmamasını istiyoruz.
Bir gün ekranda yine o parlak-zeki gözlerini görmek, onun ilkeleri ile, içtenliği ile, sevgi dolu yüreği ile, tüm dürüstlüğü ile orada olduğunu bilmek istiyoruz.
Ne yazık ki bizim mesleğimiz böyle.
Kimimiz önümüzü göremeyecek kadar uzaklarda dolanırız, kimimiz sağlığımızı veririz, kimimizi içimizde biriken acılar-sorunlar yaralar.
İkisine de geçmiş olsun...
Onlar benim sevdiğim yüzler...
Paylaş