Sen...

SEN o gaziyi tanımazsın...

Aklına geleni "kucaklamaktan" söz etsen de, senin oportünist kafan onu ne tanımaya yeter, ne anlamaya...

Sen bilemezsin...

(.........)

Önceki gün onları, gururu uğruna ölen arkadaşlarının cenazesinin peşinden gitmek isterken, tekerlekli sandalyelerin üzerinde gördüm.

Hepsi gençti...

Yaşamlarının en güzel günlerinin başlangıcında, vücutlarının yarısını ıssız dağlarda bırakıp gelmişlerdi...

Canlarının tümünü veren arkadaşlarından farklı olarak, onların acısı başlamıştı, ama asla bitmeyecekti...

Suyu görüp avuçlayamamak, ağacı görüp ulaşamayarak, yolu görüp yürüyememek, çocukları sevip oynayamamak, sevgiliyi görüp okşayamamak gibi bitmek tükenmek bilmeyen bir hüznün mahkûmuydu onlar...

Yaşamları süren, ama hayatları ölmüş gaziler...

Niçin?..

Türkiye rahat uyusun diye...

*

Şimdi sen, onların uğruna her şeylerini verdikleri tüm değerleri bir bir yıkmaktasın...

Anlıyorum seni..

Onların yüceliği seni rahatsız ediyor...

Ezmek, etkisizleştirmek, silmek istiyorsun onların bitmiş hayatlarının üzerinde bulut bulut kümelenmiş toplumsal güveni ve ulusal sevgiyi...

Çünkü "hattı müdafaa"nın, aynı zamanda "sathı müdafaa" olduğunu bal gibi biliyorsun...

Bu yüzdendir...

Onlara karşı kinin var ve saygısızsın...

*

O, dağlarda çocuklarımız özgür büyüsün, yaşlılarımız rahat uyusun diye kurşun yerken, gazetelerde hep senin avanta-beleş-yağma-hırsızlık haberlerin vardı...

Ne o dağlara giden çocukların oldu, ne aklın kaldı sınır boylarında...

Senin dünyanda, onların uğruna vücutlarının yarısını, hayatlarının tamamını verdikleri onur-şeref yok...

O mağrur kimlik...

O gurur...

Sende olmadı-olmayacak...

Sen bilmezsin...
Yazarın Tüm Yazıları