BİZ hep insanların bırakıp gittikleri şehirlerin öykülerini-şiirlerini biliriz.
Kent kalır, insan gider oralarda:
"Gidiyorum İstanbul
Hoşçakal
Martılar senin olsun..."
Ama artık öyle değil; kentler bizi terk ettiler.
Ben burdayım, ama sevdiğim şehir gitti. Kavaklıdere yok, Bahçelievler yok, Ulus yok, Maltepe yok... Bir koşu gidip bakıyorum; Çıkrıkçılar Yokuşu orada değil...
Samanpazarı’nda bir "han" odasında, köşeye dayalı sazını alıp, henüz 20’lerindeki bizlere o türküyü çalıp söyleyen Neşet Ertaş’a koşuyorum:
"Zahidem kurbanım sallama beşik..."
Yok yerinde o han... Bir çirkin belediye binası yapmışlar, görgüsüz...
Áşık olduğum o gece oturup ağladığım kaldırım...
Kumrular Sokak’taki meyhanemiz...
Yok...
Yok...
*
Bir umuttur; İstanbul’a her gittiğimde, o eski dostlara koşarım, yeller esiyor yerlerinde.
Tıfıl müzisyen olarak ilk kez orada çalmıştım; Salacak Gazinosu’nda:
"Gönlümde açmadan solan bir gülsün
Her zaman gamlıyım, her zaman üzgün..."
Hiç dilimden düşmedi o şarkı yıllardır:
"Senede bir gün..."
Hepsi gitmiş mekánların, Beyoğlu’nu yerinde bulanınız var mı?.. Sulukule’den Moda bostanlarına... Kumkapı’dan Pendik konaklarına kadar...
Hiçbiri orada değil...
Bizi terk etti şehirler...
*
Televizyon tartışmalarına bakıp, nelerini öğrenmek istiyorsunuz bu adamların?..