Postal...

POSTAL, Cunda’daki evin önünde annesiyle son kez oynadı.

"Anne"nin öyküsünü üç hafta peş peşe yazmıştım, tüm yavrularını iyi insanlar alıp bahçelerine götürmüşlerdi.

Bu hafif şehla, biraz tembel, upuzun kulaklı olanı kalmıştı... Ayakları çok büyük olduğu için adı böyle oldu:

"Postal..."

Anne kangal, nasıl olduysa doğurduğu bu upuzun av köpeklerinden sonuncusu Postal’dan da ayrılacaktı o gün.

Evin önünde son kez oynadılar.

Evin kepenklerini kapatırken, Anne’nin başını okşadım, ona "Yavruna iyi bakacağım, söz veriyorum..." dedim.

Postal’ı kucaklayıp arabaya koyduğumuzda ise anne anladı, bir zakkum ağacının arkasına gidip saklandı, yaprakların arasından bizi izledi.

Ve araba hareket edince peşimizden koşmaya başladı.

Hayrettin, Anne’nin yorulunca durduğunu, ama arkadaki yüksek tepeye çıkıp, yavrusunu götüren arabaya, görebileceği son noktaya baktığını anlattı sonradan.

*

Postal,
yol boyu Andree’nin kucağında uyudu.

İnegöl’de dördümüz (Bir de Andree’nin kedisi Sarişeker vardı arabada) köfte yedik, tıpkı iki çocuklu bir aile gibi.

Ama Ankara’da sorun vardı; bizim huysuz Çıtır ile deve kadar Suşi, yabancı hiçbir canlıyı istemiyorlardı eve. Her ikisinin de annelerini belediye öldürmüştü ve onlar da evimize böyle gelmişlerdi. Ama bunu onlara hatırlatıp, merhamet istemek?..

Gece Ankara’ya vardık, evin önünde Postal arabadan indi, ona "Burası artık senin evin" dedim.

Bahçe demirine koşup bizi karşılayan Suşi ile Çıtır’ı gördü ve çok korktu. Yeniden arabaya koşup ön koltuğa oturdu. Bizimkiler ise ona öyle sert ve şaşkın baktılar...

Bir gün sonra:

Çıtır ile Suşi bahçede geziyorlar, Postal aralarında... Bir o öpüyor Postal’ı, bir öbürü...

Ona evin dört bir yanını tanıttılar.

Suşi topunu getirip oynaması için verdi Postal’a... Huysuz Çıtır koltuğunu ona bıraktı, yerde yatıyor.

*

Merhamet ve sevgi ne kadar da saygıdeğer.

Huzurun-mutluluğun kilididir bu... Peki niçin biz insanlar dahi yeterince sahip değiliz...

Niçin?..
Yazarın Tüm Yazıları