Paspas gitmiş...

HER yaz Cunda’ya geldiğimizde onu evin arka kapısındaki paspasın üzerinde bizi beklerken bulmuştuk.

Tam altı yıl...

O uzun kışları nasıl geçirirdi, ne yer ne içerdi, o nasıl sabır ve sadakatti, biz hiçbirisini bilemezdik.

Bir defasında Paspas’ın bu vefasını yazmıştım. Kanal-B, Paspas’ın çekimini yapıp yayınlamıştı.

Her sonbahar ayrıldık ondan.

Eylül gelip terastaki sandalyeler içeri alındığında, panjurlar kapatıldığında, Paspas ayrılık vaktinin geldiğini anlar, bahçedeki çiçeklerin arasına sinip bizi izler, sonra kimseye gözükmeden ortadan kaybolurdu.

Belli ki o da bizim gibi ayrılıklara dayanamıyordu.

Ama Hayrettin, onun birkaç gün sonra dönüp geldiğini, bütün kış o paspasın üzerinde bizi beklediğini anlatırdı.

Bir defasında tam iki yaz gelememiştik Cunda’ya.

Döndüğümüzde Paspas, arka kapının önündeki paspasın üzerindeydi.

Beklemekten yorgun, hasta, zayıflamıştı ama sanki iki yıl değil de iki saat beklemiş gibi kalkmış, kuyruğunu bayrak gibi sallaya sallaya açılan kapıdan bizden önce girmişti içeriye.

*

Bu sene geldik, Paspas yok...

O olmadan kapıları açmak istemedik.

Uzun süre seslendik, sağa-sola baktık, bütün komşu bahçeleri aradık.

Su tası, yarısı yenilmiş yemek kabı, üzerinde bizi beklediği paspası orada duruyordu, ama kendisi yoktu.

Andree günlerce ağlaya ağlaya sokakları gezdi. Herkese sordu Paspas’ı. Ona benzetilen her kediye gidip baktı, o değil...

Kimi geceler arka taraftan gelen bir kedi sesi ile koştuk bahçeye.

Bence hayatta olsaydı, o paspasının üzerinde olacaktı... Ama yine de başına ne geldiğini asla bilemeyiz.

Bildiğimiz:

Paspas gitmiş...

Biz ona terk edilişin hüznünü yaşatmıştık.

Bu sefer sıra bizdeydi...

*

Ama asıl Paspas bize ne çok şey öğretmişti.

Çoğu insanda olmayan vefanın, sadakatin ve sabrın, küçük bir canlıdaki boyutlarını... Su tasını, yemek kabını, altı sene üzerinde bize beklediği paspasını ve insanlara verdiği dersleri bırakmıştı bize...

Gitmişti Paspas...
Yazarın Tüm Yazıları