Paşama sorum yok...

BİRİNCİSİ; Cumhurbaşkanı...

Ben hiç böyle "başkomutan" görmedim, "Ordunun yerinden haberim vardı" diyor.

Öbür türlü "ordusunu kaybetmiş yeryüzünün ilk başkomutanı" olacaktı.

Yine de her gün baştan alarak "ordusunun yerini bildiğini" anlatmaya çalışıyor:

"Yani şimdi bilmesem..."

Ama eminim; bundan böyle arada bir eğilip cihet-i askeriyeye bakacaktır delikten:

Yerinde mi?..

*


İkincisi; Başbakan...

O da aralıksız "kimse bize Kuzey Irak’tan çekilin demedi, diyemez" diyor, inanan yok.

Çünkü onun "ilerliyoruz" demesi ile (Ulusa Sesleniş ilk kayıt), "döndük" demesi (Ulusa Sesleniş ikinci kayıt) arasındaki zaman ortada.

Kimsenin "çıkın diye imada dahi bulunmadığı"na gelince, o zaman Bush kılığına girmiş başka birisiydi, o "Çıkın" diyen.

*

Üçüncüsü; Genelkurmay Başkanı...

Harekátı çok güzel anlatıyor.

Uzaktan anlattığı az gelince, bu sefer medyayı çağırıp yakından anlatıyor.

Ne yapacaksınız?

Bizler Türk Ordusu’nun gücünü, yiğitliğini, kahramanlığını zaten biliriz paşam.

Sorun o değil.

Sorun; ordu, 27 yiğidini vererek kendi görevini yeterince yapmışken, siyasi sorumluluğu da üzerine alıp, AKP iktidarını kurtarmak zorunda mıdır?..

Her şey tabak gibi ortadayken...

Misal; Bush’un dünya önünde açıkça söylediğine paralel, ABD "Çıkın" baskısı yapmışsa Genelkurmay Başkanı nasıl emin olabilir?

Ve nasıl "Telkin yok" diyebilir?..

Aslında kafamıza takılan ama dile getiremediğimiz soru çok paşam, çoookkk...

En azından 27 şehit hatırına dahi soramayız.

Hoş böyledir kimi zaman:

Yanıt vardır da, soru yoktur...
Yazarın Tüm Yazıları