Okurumun adını bende saklı tutarak ve kimi bölümlerini kısaltarak aktarıyorum:
"Ben bir şirkette çalışıyorum. Cuma günü kardeşimle öğlen tatilinde yemeğe çıktık.Biz çoğu zaman Ümraniye’ye gideriz.Yine öyle yaptık. Ümraniye’de ’cuma’ olması sebebiyle yine birçok işyeri kapalıydı.
Ender açık yerlerden (.....) mağazasına girdik.Mağazanın sahibi, kapalı bir bayanla münakaşa ediyordu.
İlk bakışta bunu anlayamadık.
Sonra (.....)nın sahibinin yüksek sesi dikkatimizi çekti.
Kapalı kadın, bugünün cuma olduğunu söylüyor, ısrarla mağazanın kapatılmasını istiyordu.
(......) sahibi ’Burasının İran olmadığını’ tekrarlıyordu.
Kapalı kadın sinirlenip gitti.
Ama (.....)nın sahibi bir önceki sefer o kadının erkekler ile geldiğini ve mağazayı yıkacaklarını söyleyip gittiklerini bize anlattı.
Çok korkmuştu..."
*
Okurumun notu böyle.
Başta İstanbul’un kimi semtleri olmak üzere birçok tutucu kentte cuma günleri işyerlerinin, çarşıların, mağazaların tarikatların baskısıyla kapatıldığını biliyoruz.
Kimi esnaf isteyerek...
Kimisi tehdit ile...
İşte tam bu sırada, yani dün eski TBMM Başkanı, AKP’nin en öndeki üç isminden birisi Bülent Arınç, Meclis’in "cuma günleri" tatil olmasını istedi, biliyorsunuz.
*
Devletin tepesindeki koltuklar el değiştirip de karşı devrim Türkiye’yi ele geçirdikten sonra işte böyle oldu.
Taban dalgası yükseldi...
Sertleşti...
Artık dinciler daha cesur, daha iddialı, daha sabırsız, daha yırtıcı, daha hırçınlar.
Bu yüzdendir; Bülent Arınç’ın "cuma tatili" istemesiyle, tutucu semtlerde yobazların açık işyerlerini, korku salarak ve tehditle kapatmaları birbirine denk geliyor.