TÜM bu tartışmaların, bu didişmelerin, bu kavgaların, bizi ilgilendiren yanıdır:
"Nasıl bir yaşam biçimimiz olsun?.."
Adam gibi ülkeler yaşam biçimlerini çoktan seçtiler, daha zengin, daha verimli, daha mutlu olmanın yollarını tartışıyorlar.
Biz şuradayız:
"Nasıl bir yaşam biçimi?.."
*
Diyelim ki çocuklar nasıl büyüyecekler?..
Merak eden, öğrenen, soran, sorgulayan, korkusuz, özgür, şarkıları ve dansları olan birer "çocuk" gibi mi?..
Yoksa "cehennem ateşi" ile korkutulmuş, ezberlediği ama anlamını bilmediği dualar okuyarak, karanlıkta gelen cinleri kova kova mı büyüyecekler çocuklar?..
Nasıl kuracaklar yuvalarını büyüdüklerinde?..
Áşık olarak, severek, bilerek mi?.. Yoksa görücü teyze ile görücü halanın beğendikleri o kızla mı?..
Sonra...
Sonra kadınlar bir adım geride yürüyüp, erkek erkeğe sofralarındaki muhabbetlerin bitmesini mi bekleyecekler küçük haremlerinde?..
Ya da; asansör kapısında karşılaştığı komşu hanıma "Günaydın" mı diyecek adam?..
Ve kadın duvara dönüp eliyle saçının ucunun gözükmediğini iyice kontrol ederken, adam kıçını ona dönerek, potansiyel bir taciz suçlusu gibi yere baka baka tüyecek mi?..
Bir tiyatro, bir sinema salonu, bir revü, bir kadeh şarap, bir çakırkeyif türkü olmayacak mı hayatınızda?..
Bir kumsalda, suya girince şişen tuhaf tepeden tırnağa tulumların içinde mi olacak insanlar?..
Peki nerede duracak ayakkabılar?..
Sokak kapısının önünde mi?..
Kitaplığınızdaki kitap?..
"İsmail Hakkı Hazretleri’nin menkıbeleri" mi, yoksa "Bir Garip Orhan Veli" mi?..
Kim gibi olmak istersiniz kısacası:
Bir Avrupalıgibi mi?..
Bir Arap gibi mi?..
*
Bu kavga-kıyametlerin bizi ilgilendiren yanıdır bu aslında: