EMİN değilim, ama müşavirleri Cumhurbaşkanı’nıza bilgi vermişlerdir belki de:
"Size büyük bir hediye getirdi İsviçreli meslektaşınız..."
O heyecanlanmıştır:
"Nedir, nedir, nedir?..."
"Masa..."
"......?"
*
Ben böyle tuhaf hediyelere kızarım.
Ne yapacaksınız masayı?
Kimi zaman bu gibi gereksiz hediyeler getirenler olur. Bir cumhurbaşkanımıza hediye olarak deve getirmişlerdi.
Öyle baktı deveye.
Ne yapsın deveyi?
Zaten deve de onu görünce korkup kaçtıydı.
En iyisini Kenan Evren yaptıydı; kendisine verilen öyle değersiz teneke-meneke plaketleri çuvala doldurup denize attığını açıklamıştı, bilirsiniz.
*
Masa, cumhuriyet ile birlikte anlam kazandı.
Şeriat okullarında masa olmaz, tarikat kurslarında, dergáhlarda her şey yere yakınken, cumhuriyet okullarında öğrencilerin masasına "sıra" denildi ve artık öğretmen masaları vardı. Arap kültüründe masa (Latincedir) yoktur, çölde ağaç olmadığı için belki de...
Ve dinciler (dindarlar demiyorum) masayı sevmezler. Çünkü masa; medeni nikáh masasından, Atatürk’ün içki masasına... modern evlerde yemek masasından, şeyhlerin-şıhların yerine geçen müdür masalarına kadar, dincileri rahatsız etti.
*
Hele hele Lozan masası...
Hilafetin yerine laik ve çağdaş cumhuriyeti tüm dünyaya kabul ettiren, Atatürk devrimlerine yol veren bağımsızlık anlaşmasının imzalandığı masadır o...
İsviçre Konfederasyonu Başkanı Couchepin, sen kalk masayı Abdullah Gül’e hediye getir...
Haberlere göre Cumhurbaşkanı’nız önce teşekkür etmeyi unuttu, sonra da masanın yanına bile gitmedi zaten.
Arap emirlerin, kralların, sultanların getirdikleri hediyeleri, tüm ısrarlara rağmen açıklamadıkları için bilmiyoruz; ama masadan da hediye mi olur...