BEN biliyorum; Başbakan "Ben çevrecinin daniskasıyım" dediğinde, o çevreciliği bir uğraş alanı ya da meslek sanıyordu.
Boyacı, marangoz, karpuzcu gibi...
Ve çevrecilere destek vermeye karar verdi.
Bunu nereden anlıyoruz?... Hemen ertesi gün polisin Karadeniz’de çevrecileri evire çevire dövmesinden...
Karadeniz’in yeryüzünde asla eşi olmayan doğası için eylem yapan çevreciler dövüldüğünde ve özellikle bir çevreci kardeşimiz başı yerde, ayakları havada güvenlik güçlerimiz tarafından götürüldüğünde, muhterem karım televizyona bakıp sormuştu:
"Niye bunu yapıyorlar?.."
Yanıtlamıştım:
"Başbakan çevreci oldu..."
*
Çevrecilik, bir meslek ya da uğraş alanı değildir...
Çevrecilik kimliktir:
"İnsan" gibi...
"Adam" gibi...
Çevreciler; bir güzel doğa parçasını, asla ve asla parayla pulla değiştirmezler.
Ne 2-B ormanlarını satmaya kalkarlar, ne "Turizmi Teşvik Yasası" adı altında, koyları beton yığınına çevirsinler diye holdinglere satarlar...
Çevrecilik duygudur...
Yani "vicdan" gibi...
Çevreciler yeri, vasfı, kalitesi, getirisi ne olursa olsun bir ağacın yeşil dalı için canlarını verebilirler.
"O kızılağaç ormanıdır" diye bir yasayla kızılağaç ormanlarını orman vasfından çıkartıp peşkeş çekmezler.
Çevreci; bir çevre parçası kirletildiğinde ya da yok edildiğinde öyle bakıp seyirci kalmazlar, kalamazlar...
TBMM’de TCK değiştirilirken, "Çevreyi kasten kirletenlerin suç işleme tarihi iki sene sonra başlasın" diyerek, kendi iktidarlarının suçlularına biraz daha suç işleme vakti-zamanı yaratmazlar...
Çevreciler; Bursa Ovası gibi gözbebeğimizi rezil etmiş ABD şirketine, doğayı bir özel yasayla peşkeş çekmezler...
Çevrecilik...
Yani "dürüstlük" gibi...
*
Yok eğer Başbakan, "Çevrecinin daniskası benim" diyorsa...