Kışı toprağın altındaki sıcaklıkta geçirdikten sonra, havalar ısınırken genelde en yakın bitkinin üzerine tırmanır ve altından bir canlının geçmesini bekler.
Ve oradan geçen ilk canlının üzerine bırakır kendini, en uygun yeri özenle seçer.
Yani yukarıdaki keneler, aşağıdaki kenelerden daha tehlikelidir.
En çok kafaya yerleşmeyi sever.
Kafaya yerleşmiş kene, sair yerlere yapışmıştan beterdir. Kaçmanın yararı olmadığı gibi durmanın da artık yararı yoktur.
Çünkü her pozisyonda kafanız sizinledir.
*
Kene parazittir.
Başkalarının kanını emerek yaşar. Bunu yaparken asla hissetmezsiniz. Ve kene kendini yormaz, çabalamaz, çalışmaz.
Yükseğe çıkar ve bekler.
Yapışkandır.
Diyelim ki keneyi gördünüz.
Burada iki şey önemlidir; sizin kafanız ve kenenin kafası.
Diyelim ki sizin kafanız çalıştı; etrafınıza baktınız, haberleri dinlediniz, gazeteleri okudunuz, aylık gelirinizi düşündünüz. Aklınızdan çocukların işsizliği, bir depo benzinin fiyatı, gökdelenler yükseldikçe, siyasetçiler ve çocukları zenginleştikçe yoksullaşmanız geçti. Kanınızın emilmekte olduğunu anladınız ve "Bu kene galiba benim kanımı emiyor" hükmüne vardınız.
Öyle hemen kurtulamazsınız.
Kenenin kafasına sıra gelir.
O kafa içinize işlemişse, bünyenize girmişse, kafasını bir kez sokmuşsa içeri...
Çekip atamazsınız.
Doktorlar "Kafa içeride kalmamalı" diyorlar.
*
Diyeceksiniz ki; "Peki kenenin hiç mi faydası yok?.."
Var...
Kene; belli etmeden başkalarının kanını emerek yaşayan bir paraziti tanıtır size.