BU sefer de Kaz Dağları’nda suçüstü yakalandı o üçlü:
Siyasetçi, bürokrat, avantacı işadamı...
Siz kalkın altında altın var diye yeryüzünün ikinci oksijen deposu, Almanların "yeryüzündeki cennet" diye adlandırdıkları, Homeros’un İlyada’sının tahtı Kaz Dağları’nın çamlarını kesin, kayalarını patlatın, içini oyun.
Bu kadar mı olur acımasızlık?
*
Enerji Bakanı, Kaz Dağları’nı savunanları, dış güçlere alet olmakla ve "ajanlıkla" suçladı.
Oysa aynı saatlerde müsteşar yardımcıları dahil otuz bürokratını, "rüşvetle müteahhitlere çıkar sağlamaktan" polis evlerinden topluyordu.
İnsan dönüp kendi haline bakar.
*
Listeye baktım; Kaz Dağları’nı altında altın var diye oyan şirketlerden birisi tanıdık:
Başbakan bana "çek git" dediğinde, o şirketin gazetesinde Fethullahçı yazarlar bana "Evet, defol git" diye yazılar yazmışlardı.
Şimdi anlıyorum...
Kaz Dağları’nın altındaki altınları almak için elbette sesi çıkmayan, sahipsiz bir Türkiye lazım onlara.
*
Gelen haberlere göre; sonunda Çanakkale ve Balıkesir’in çevrecileri ayaklandılar. Bu cennet ülkeyi ağacıyla, suyuyla, kuşuyla, dağıyla seven iyi insanlar yollara düştüler.
Hepimizin yüreği onlarla birliktedir.
Kimi çevreci örgütler Ankara’dan, İstanbul’dan, İzmir’den yola koyulup o iyi insanlara yardıma gitmeye hazırlanıyorlar.
Bakanların, bürokratların, valilerin, izin belgelerinin altında imzası olan profesörlerin, para uğruna Kaz Dağları gibi bir "yeryüzü cennetinin" altını kazan holdinglerin yakasına yapışmalı ellerimiz.
*
Günahtır...
Hiçbir el; Kaz Dağları’na kazma vuran, balta sallayan el kadar kirli, yurt düşmanı ve günahkár olamaz...
O kirli ve günahkár eller; çalmadık-yağmalanmadık orman, koy, yeşil alan, göl, sulak, yayla, ova bırakmadı, bilirsiniz.
Sıra Kaz Dağları’na geldi, öyle mi?..
İzin vermemeliyiz.
Sınır boylarında bir kayalık dağ için canını veren gençlerimizin hatırı için...