Paylaş
Hürriyet'e başladığım ilk günleri düşünüyorum...
İlk adım, ilk selamlar, ilk yüzler, daktiloda ilk tıkırtı, ilk yazı, ilk çuvallamak...
Ürkek, korkulu, tedirgin ilk günler. Bir koridorun ucundaki odama giderken, o koridorun uzunluğu... Binlerce kilometre yol alıyormuşum gibi, o üç-beş metreyi geçiş.
Ürkek bir tavşan gibi...
Kapımdan kafamı uzatıp uzatıp içeri kaçış.
Ertuğrul Özkök odama ilk geldiğinde nerdeydim, masanın üstünde mi, altında mı?..
*
Zaman su gibi akıp geçti.
Ben bu arada Hürriyet'in niçin ‘‘Büyük’’ olduğunu öğrendim. Niçin bu ‘‘Büyük’’lük?..
Ne binaların büyüklüğündendi, ne koridorların, ne makinelerin, ne merdanelerin, ne tirajın... Hürriyet'in büyüklüğü fizikten çok, gözle görülmeyen, elle tutulmayan o manevi yapısıydı.
Gülçin Telci hastalandı.
O büyük manevi yapıda herkes hastalandı.
Şu anda Gülçin, ziyaretçi ve kabul sayısında Süleyman Bey'in rekorunu kırmış durumda.
*
O en beğendiğim, en sevdiğim, en iyi gazeteci-yazar.
Birçok büyük skandalların, vurgunun, soygunun, rezaletin ilk ipuçları Gülçin'in köşesinde yayınlandı. Gazetelerin-televizyonların haber yönetmenleri, Gülçin'in köşesini okumadan edemezler.
Zaten siyasetin-ekonominin perde arkasında olup biten bir şeyi Gülçin'in bilmemesi olanaksızdır.
Ufak tefek vücudu kırıta kırıta yürürken, sanki iki ayaklı bir haber merkezi gidiyor.
Ufacık, ama dimdik, alnı açık, mert, yürekli, kocaman...
*
Hürriyet'te beni ilk sevenlerden birisi o oldu. Ürkek tavşanı odasından çıkartmayı üstlenmişti.
Şimdi tedavi için Amerika yollarında Gülçin.
Yakında sağlığına kavuşup aramıza dönecek. İki ayaklı haber merkezi, bıraktığı yerden gazetecilik patikasında yoluna devam edecek.
Ama asıl:
Gülçin, Hürriyet'in niçin ‘‘Büyük’’ olduğunu kanıtladı.
Birbirimize her türlü kazığı attığımızı, birbirimizin canına okuduğumuzu, birbirimizi yediğimizi...
Ama birimizin tırnağı taşa değse, nasıl koşup bir parça, bir yürek olduğumuzu...
Güle güle dön Gülçin Telci.
Paylaş