Heykel...

DIŞ politika, diplomasi, ABD, Obama, AB, NATO, Birleşmiş Milletler, gelenler-gidenler, demeçler, bildiriler, konferanslar, toplantılar, görüşmeler, ilişkiler...

Tüm bunlar Türkiye’nin çağdaş dünyada yerini alması için ise, bence boşuna...

Sorun içerde...

Diyelim ki; o heykelin olduğu yerde...

*

Heykel
kasabanın girişindeydi, ben yakından görmüştüm...

Bakınca aklıma kötü bir şey gelmemişti.

Uzaylı bir adamın, dünyadan kaçmak isteyen bir başka uzaylıyı sanki, "Gitme burası çok eğlenceli... Daha ne Bülent Arınç’ı gördün, ne Hadise’nin kalçalarına baktın, ne Melih Gökçek sana iki tane balon patlattı, ne Hasan Cemal’in bir yazısını okudun..." diyordu...

Öbürü havada dünyadan kaçmak isterken, onu tutan ısrar ediyormuş gibi gelmişti bana:

"Nohut verecekler sana..."

"........?"

Böyle bir heykeldi.

Bir sanat eseri, gizemli, ilgi çeken, düşündürücü...

*

O heykel insana her şeyi çağrıştırabilir, düşündürebilirdi, bir tek şey hariç:

Cinsellik...

Bakan yemekten içmekten kesilir, eğer alttakinin erkek, havada tuttuğunun kadın olduğunu fark ederse, bir süre hadım olarak dolanıp dururdu.

İşte Kemer’e yeni seçilen belediye başkanı, "Halkımızın ahlakını bozuyor" diye bu heykeli söküp çöpe attı...

Demek ki; Kemer’de çalınmamış yeşil alan kalmadı, bu ahlak bozucu değildi...

Orman kalmadı...

Deniz kalmadı...

Kumsal kalmadı...

O güzelim Kemer, çalına çalına bitti de kimsenin aklına "ahlak" gelmedi... Ama heykele bakınca "ahlak" elden gitti...

Öyle mi?..

*

Çağdaşlığı, uygarlığı, Batılılığı, adam olmanın yolunu dışarlarda aramak boşuna...

Sorun; heykelin olduğu yerde...
Yazarın Tüm Yazıları