Seçilirse hiçbir iş yapmayacağını söylüyor ve ekliyordu:
"Çivi çakan alçaktır..."
Talep edenleri yanıtlıyordu:
"Aha elimi şuradan şuraya sürersem, bana da başkan demesinler..."
İstekler geldikçe, seçimi kazanınca ne yapacağını açıklıyordu:
"Kim ki en küçük bir icraat yaparsa, ben onun taaaa..."
Seçimi kaybetti benim belediye başkan adayım.
Canım sıkıldı...
*
Öbürü kazandı...
Dört bir yana projeler yaptırıp şantiyeler kuracak... Binalar, tesisler, bloklar, çimentolar, demirler...
Zaten boş alan görünce aklına bina geliyor ve bir anda suratı blok apartman şeklini alıyor... Dili kürek biçiminde ağzından çıkıp dolanıyor...
Kıçı çimento karma makinesi gibi, daireler çize çize gidiyor...
Yeşil alan, doğa, orman, koruluk, çevre, tabiat, bilmiyor, tanımıyor, sevmiyor...
Aklı fikri dört bir yanı çimento, asfalt, demir, inşaat, tesis, bina ile doldurmak...
Sağ elinin orta parmağını reçel kavanozuna batırıp-çıkartır gibi yapıp, nerelere beton kazıklar çakacağını gösteriyor:
Her yere...
Sonra sağ elinin orta parmağını bu kez ters çevirip aşağıdan yukarıya doğru ittirerek, nerelerden binalar, bloklar yükseleceğini belirtiyor:
Her yerden...
*
Belediye başkanları görevlerine başladılar.
Ve bizler dünyanın en kötü şehirlerinde-kasabalarında yaşarız.Siz gitmediyseniz yurtdışına gidip gelenlere sorabilirsiniz...
Meydanları, parkları, heykelleri, tarihi, kültürü, doğa parçası, gölü, ormanı olmayan... Allah deniz-göl vermişse dahi, onu foseptik olarak kullanan pis şehirler...
Hepsi birbirinin aynı kasabalar; bir uzun cadde, kaymakamlığın olduğu bir dar meydan, kişiliksiz...
Niçin?..
Çünkü o adam mazbatasını aldı, koltukta dozer makinesi oturuyor...