Attığı iki pabuç da tam hedefe, yani Bush’un kafasının bulunması gereken yere isabet etti.
Bir tek Bush’un kafası orada değildi.
Bakınca; meslektaşımızın evde uzun uzun pabuç atma çalışması yaptığını anlıyoruz. Yoksa hemen Bush’un yanında duran Maliki’nin hiç olmazsa pabuçlardan birisini yeme olasılığı vardı.
Ama Maliki sağlam çıktı.
İki:
Bush da çalışmıştı...
Muhtemelen ona, yumurta-domates-havuç gibi maddeler atıldığında ne yapması gerektiğini antrenmanlarla öğretmişlerdi. Dikkat ettiyseniz saniyenin onda biri sürede eğilip toz olurken, tek gözünü açık tutarak istihbarati bakış attı.
Baktı; başka ne geliyor?
İkinci terlik geliyordu.
Tekrar saniyenin bilmem kaçta kaçı zamanda yok oldu.
Ve Arap gazetecinin iki pabucu vardı.
Eğer Arap gazeteci genelde Müslümanların iç içe giydikleri dört pabuçtan oluşan mest sahibi olsaydı, pabuçlar peş peşe gelecekti ki bu yaylım ateşi sayılırdı...
Üç; atılan Irak pabucuydu.
Muhtemelen pörsümüş, yarısı gitmiş, hafiflemişti. Burnu havaya doğru kalkmış olduğu için hedef sapması sorunu vardı.
Tam isabet halinde ancak bebe patiği etkisi yapabilirdi.
Oysa bizim Yozgat köylüsünün postalı olsaydı... Değmese dahi düştüğü yerde yaratacağı patlamanın etkisi ile maazallah Maliki’ye dahi hasar verebilirdi...
*
Dört:
Bu Irak pabucunu hatırlamanız lazım.
Amerikan ordusu Bağdat’a girip de Saddam’ın heykelini yıktıklarında, o pabuç Saddam’ın kafasına inip kalkıyordu.
Bu iş böyledir işte...
Akılsız toplumlarda genelde her zaman işin sonunda bir pabuç vardır.
Bir zamanlar Saddam’a katlanıp tapanlar, bir diktatörlüğün altında ezilmekten kurtuldukları gün Saddam’ın kafasına kafasına pabuç indirmeye başladılar.
ABD askerlerinin önünde oynaya oynaya...
Saddam’ın yerini ABD aldığında.... Sorgulaması olmayan, teslimiyetçi ve akılsız başın çözümü yine pabuçtu...