Harem...

Bizler "Bunların harem-selamlığı var" deyip üç sene küfür yedikten sonra, "Harem"inin olduğunu neyse ki Başbakan kendisi bizzat açıkladı.

Sözlüklere göre harem; yabancı erkeklerin asla giremediği, kadınlara mahsus kutsal alan...

(Bir de Osmanlı’da "Harem ağası" vardır ki, o konumuzun dışındadır.)

Karşıtı; selamlık...

Selamlık ise yine sözlüklere göre; erkeklere mahsus, kadınların girmesinin yasak olduğu, daha çok konak-saray gibi mekanlardaki ayrılmış kısım...

Bu mekanlardaki kadın-erkek ilişkisine, halk dilinde "kaçma-göçme" de denir.

Çankaya’nın başına geleceği düşünebiliyor musunuz?

*

"Harem" Arapça bir sözcüktür, muhtemelen "haram"dan gelir.

Erkek kadını gördü mü ne oluyor?

Haram...

Osmanlı dönemi mevzulu Türk filmlerinde kız, kafesin arkasında, turkuvaz peçesini burnunun üzerine getirirken, baygın bakışlarla bahçede güllerin arasında yürüyen fesli oğlana bakar hani...

İşte o...

Fonda tambur "Dök zülfünü meydane gel"i çalmaktadır... Kız "Dadıcığım, paşa babama söyleme..." der ya...

Paşa baba selamlıktadır.

Kadınlar haremde.

Zavallı Çankaya...

*

İlhan Selçuk dünkü yazısında "Harem sözcüğü insan haklarının olmadığı yerde geçerli kültürün ürünüdür... Harem ’kadın’ anlamında da, ’yer’ anlamında da eşitliğin ve özgürlüğün çok dışında ve uzağında kalır" diyordu.

Ama şu anda laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ının dilindedir.

Hiç şüpheniz olmasın yakında da nasip kısmet olursa Atatürk’ün mekanı Çankaya’nın içindedir harem.

Biliyorsunuz; Başbakan "harem"i, Clinton ile görüşmek üzere Harlem’e giderken açıkladı.

Harem nerde, Harlem nerde demeyin.

Bu devirde Çankaya’da kurulacak "harem"in yolu kıvrıla kıvrıla "Harlem"den dahi geçer dostlar.

Çankaya’da "harem" de, "selamlık" da kurulur.

"Harem-selamlık" deyimi daha da iyi durur.

Ve inşallah hayırlara vesile olur.