DÜN bir ihale vardı haber kanallarında; benim on yıl yazarlığını ve Ankara temsilciliğini yaptığım Günaydın ile, dört yıl yazarlığını ve Ankara temsilciliğini yaptığım Sabah da satılanlar arasındaydı.
Bir mezat salonunda, icraya düşmüş bir karyola gibi...
Bir tek satırı için uykularımızın kaçtığı, bir kelimesi için canımızın yandığı, bir harfi için çırpındığımız gazeteler haraç-mezat...
(......)
Bir yandan bugün yine bir harf için keyfim yok.
Dünkü yazımda "türbanlı liseli kızlar" yanlışlıkla "türbanlı liseli kazlar" diye çıkmış gazetede.
Özür dileyerek düzeltirim:
"kazlar" değil "kızlar" olacaktı.
(.......)
Evet; bir harfi için çırpındığım, uykusuz başımı masalarına koyup uyuduğum, uğruna kimi zaman gizli gizli ağladığım "Günaydın" ve "Sabah" gazeteleri bir mezat salonunda satışa çıktılar.
Bir eski dolap gibi...
Üstelik enteresandı mezat:
Alıcı; tek...
Başbakan’ın damadının şirketi.
TMSF Başkanı "1 milyar 100 milyon veren olursa veririz" demişti, bu alıcı da tesadüf (!) tam 1 milyar 100 milyon dolar verdi.
Satıcı rica etti:
"Acaba 10 milyon dolar daha artırır mısınız?.."
Kendi kendine karşı fiyat artırmanın kelekliğini hisseden tek alıcı "Hayır..." dedi.
Damada gitti; uğruna sevdiklerimi-sevdalarımı ihmal ettiğim, matbaalarında sabahladığım, makinelerini okşadığım, bir tek harfleri için yandığım Günaydın ve Sabah...
"Acaba 10 milyon dolar daha..." diye rica etti satıcı, olmadı.
Ve öbürleriyle birlikte Günaydın ile Sabah da,Başbakan’ın damadının şirketine satıldı.
Bir eski kilim gibi...
*
TMSF satışa karar verir, ya da vermez, önemli değil.
Önemli olan; el değiştiren gücün, beş dakikalık gösterisiydi anlayana...Din-iman-siyaset-para oyuncularının beş dakikalık şovuydu...
Demokrasinin "medya" denilen vazgeçilmezinin, mezat salonlarında ne denli ele-ayağa düşmesiydi.