YİNE bir kriz karşısında Cumhurbaşkanı’nın inisiyatif alarak tarafları çağırıp bir "uzlaşma zemini" bulmasını istiyorlar.
Hangi Cumhurbaşkanı?..
Tayyip Erdoğan’ın AKP grubunda alkışlar altında "Cumhurbaşkanımız kardeşim Abdullah Gül’dür" diyerek uzlaşı-mutabakat aramaya gerek görmeden açıkladığı Cumhurbaşkanı mı?..
Cumhuriyet karşıtı simgeleri birlikte alıp devletin tepesine taşıyan Cumhurbaşkanı mı?...
AKP’nin Çankaya’daki temsilcisi mi?..
Hangisi?..
*
İşte; tarafsız, herkesin ve her kesimin güveneceği bir Cumhurbaşkanı bu günler için lazımdı.
Bizler "Bu benim Cumhurbaşkanım değil" derken, huysuzluğumuzdan ya da saplantılarımızdan değildi itirazımız.
Böyle bir Cumhurbaşkanı nasıl "tarafsız arabulucu" olacak şimdi, söyler misiniz?..
O taraftır.
Kendisinin kapatılma dosyasında adının olması bir yana... Bir tek kişi çıkıp "Bu Cumhurbaşkanı tarafsızdır" diyebilir mi?..
Sorun ona, buna...
*
Cumhurbaşkanı’nın arabulucu olması MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin aklına gelen bir fikir.
Onu Cumhurbaşkanı seçmek için Meclis’e koşarken, bir gün "tarafsız, yansız, herkese güven veren" bir Cumhurbaşkanı’na gerek olacağını ve kendisinin Cumhurbaşkanı’nı "uzlaştırıcı hakem olmaya" çağıracağını düşünmedi besbelli.
Elbette o günlerde Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasına yapmacık sevinç gösteren patronlar da, aydınlar da, medya da, hatta kimi AKP’liler de şimdi bir "tarafsız, sözü dinlenen, saygın, uzlaştırıcı cumhurbaşkanımız" olsun isterlerdi.
Ama yok...
Ve gittikçe batıyor Türkiye...
*
Kör gözüm, kör...
Bu körlüğün sonucu değil midir ki, koca çukurları görmüyor vatan ve yuvarlanıyor tepetaklak...
Bu kadar mı olur körlük?..
Çıkarlar, yalakalıklar, ikiyüzlülükler, ahmaklıklar, bu kadar mı kör eder insanı?..