DÜN sabah göçmen kuşlar geçtiler evimizin üzerinden.
Kafamı gereğinden fazla uzatıp arkalarından baktım bir tanem.
Böyle nereye giderler?
Kimi zaman peşlerine takılıp gitmek gelir içimden.
Ama ben uçmayı beceremem.
Ben de bahçeye koşup kollarımı yanlara açtım, ellerimi salladım kanat niyetine, bir aşağı bir yukarı.
Dudaklarımı uzatıp gaga yaptım.
Durduğum yerde zıpladım zıpladım...
Sanki içimde bir göç kuşu var.
Ama fazla ötmedim.
Görmesin diye komşular.
*
Bu aylar insanlar için de göç ayları.
Okullar kapandı, tatile götürdüler çocukları.
Asker sevkıyatı vardı yine dün.
Onlara isim takmıştım; üniformalı turnalar.
Yakında bir kışla bahçesinde, tıpkı göçmen kuşlar gibi şarkılarını bir ağızdan söyleyecekler, bilirim ben:
"Yaylalar yaylalar..."
*
Herkes yollardadır bu aylar; yazlıkçılar, kampçılar, turistler, pamukçular, ırgatlar.
Memur tayinleri.
Almancılar...
Memlekete gidenler ile memleketten dönenler hep Konya Makas’ta karşılaşırlar.
*
Dün sabah göçmen kuşların arkasından baktım uzun uzun.
Eğer görmeyecek olsaydı komşular; daha çok zıplardım arkalarından... Daha çok kol-kanat çırpardım... Daha çok gaga yapıp uzatırdım dudaklarımı... Daha çok kuş olurdum gülüm.
Ama ben uçamam.
Üzgünüm.
Bu aylar göç ayları.
Herkes bir şeye ulaşmak için göç eder. Aslında "bırakıp gitmek" ile "varıp kavuşmak" arasındadır tüm göç yolları.
Kimi zaman da iki damla yaştır göç bir tanem.
Göz pınarlarında başlar, yanakta biter.
Dün sabah...
Dün sabah göçmen kuşlar evimizin üzerinden geçtiler.