Kimi zaman başımızı dayayıp koltuğun arkasına, geç kalmış çiçeklerimizi sayarız...
Gidilmemiş sinemalar...
Okunmamış kitaplar...
Jelatini açılmamış çikolatalar..
Yaşanmamış aşklar...
Kardan adam yapılmadan eriyen karlar...
Binilmemiş vapurlar...
Söylenmemiş sevgiler...
Ve bir gün tüm bunları yapamadığımızı hatırladığımızda, başımızı çevirip anlarız.
Odur o...
Geç kalmış çiçekler...
*
Bir bisiklet satıcısının önünde durup vitrindeki bisikletlere uzun uzun baktığımda... Önümden yuvarlanan çocukların topunu alıp kaçmayı tasarladığımda... Kaldırımda yürürken yola eğilmiş ağacın dalına yapışıp sallanmaya kalktığımda... Ya da kapıların zillerini çalıp çalıp kaçmayı aklımdan geçirdiğimde, nasıl mutlu olurum...
Yüzüm güler... Ama bilirim...
Artık ne zamanı, ne yeri...
Ben bir cenaze töreninde görmüştüm; geç kalmış çiçekleri...