Paylaş
Önceki gün onları yine mahkeme koridorlarında gördüm, saçları bembeyaz “çocuklar”ın...
Torunları var...
Bazıları öldü...
Bir araya gelince romatizmalardan, ağrılardan, sancılardan söz ediyorlar. Birbirlerine torunları soruyorlar...
30 yıl...
Eski ve hüzünlü bir hikâyedir bu...
O kuşağın “çocuklar”ı kazma kürek alıp yola çıktılar o günlerde. Cep harçlıklarını biriktirip demir-çimento aldılar...
Zap suyuna köprü yapacaklardı.
Ki köylüler geçebilsin, hastalar suyun ortasında ölmesin, anneler bebeklerini hastanelerde doğursun diye.
Köylüler çevre tepelere toplanıp onlara baktılar.
Onlar anlattılar köylülere:
“Size köprü yapacağız...”
Halkımız çok vefalıdır!
Köylüler onları ihbar ettiler o gece...
Kimisi asıldı...
Bir şafak vakti, idam kürsüsüne doğru, kollarına giren infazcıları itip yürüdüler ve sadece son arzularını söylediler:
“Özgür Türkiye...”
Aradan çok zaman geçti...
O köylüler bu sefer nohut karşılığı oy vererek kendi iktidarını yarattılar... O iktidar fidanları asanları sıkıştırıyor...
“Ergenekon davası da 30 yıl sürer” diyorlar...
Ne kadar karışık ve ne kadar acı bu yazgı...
(........)
Suya köprü yapmaya kalkan “çocuklar” yaşlandılar...
Önceki gün yine mahkeme koridorundaydı hayatta kalanlar...
Saçları bembeyaz, omuzlar çökmüş...
Romatizmalardan, sancılardan söz ediyorlar... Torunları oldu, dava çıkışı onları parka götürecekler...
Eski ve hüzünlü bir hikâyedir bu...
Paylaş