Paylaş
ABD Başkanı Clinton'ın ‘‘Önümüzdeki bin yılı Türkiye belirleyecek’’ şeklindeki sözleri Ankara'ya ulaştığında, devlet erkanında ani dil tutulması reaksiyonu görüldü...
Başta bizimkiler buna inanmadılar...
Demirel bile en-boy olarak ‘‘Adriyatik'den Çin Seddi'ne kadar...’’ derken, Clinton'ın yerküreyi tümden bize bağlaması karşısında yaşanan şok uzun sürdü...
Bizimkiler akşama doğru ayıldılar...
Ve yazının altını okudular:
‘‘Türkiye; istikrarlı, demokratik, laik İslam ülkesi olarak Avrupa'nın tam bir parçası olursa eğer...’’
Enişte devam ediyor:
‘‘...Kıbrıs işini çözmeli... İnsan haklarına saygısını güçlendirmeli... Esaslı bir vizyona sahip olmalı...’’
Yani bunlar olursa olur...
*
Bu ülkede aklı olan herkes bunları yıllardan beri söylemiş olsa da, bence bu sözleri yabana atmamalı...
Demek ki Amerika'dan da aynı gözüküyor...
Demokrasi, insan hakları, laiklik, istikrar, esaslı bir vizyon...
İyi de nasıl?..
Zaten biz bir tek burasını bilemiyoruz...
Nasıl?..
*
Misal; istikrar?..
Yani otuz yıl Süleyman Bey'in üzerinde istikrar kıldıktan sonra, 62 milyon içinde yine de onun yerine birisini bulamayıp, süresini uzatma istikrarını göstermek istikrarlı olmaz mı?..
Peki insan hakları:
Tarlalardan kimi devlet organlarının vurdurduğu kanıtlanan cesetler toplanırken, önce yedi kişiyi öldürenin mi, yoksa dokuz kişiyi öldürenin mi affedilmesi gerektiği tartışmak, insan hakları olur mu-olmaz mı?..
Eniştenin üçüncü şartı demokrasi miydi:
Ki Genelkurmay Başkanımız'ın ‘‘28 Şubat bin yıl da sürer’’ vadesi ile Clinton'ın ‘‘Bin yılı Türkiye belirleyecek’’ vadesi tam da süre olarak çakışmıyor mu?..
*
Yine de niye öptüğü tartışılan enişteye teşekkürler...
Siyasetçiler söylediklerini algılamasalar da, toplum olarak bizim için enteresan bir uyarı...
Eniştenin söylediklerini özetleyip, alaturkaya çevirirsek şöyle bir mesaj çıkıyor zaten:
‘‘Siz bu adamlarla, bu kafayla girerseniz......’’
Paylaş