BU arkadaşların dış politikası netice itibarıyla üçe ayrılır:
- Düş politika.
- Duş politika.
- Tuş politika.
Artık duruma göre...
Misal Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erivan’a gidip gitmemesi konusu:
Ben oturup iki hafta bir yere gidip gitmeyeceğini düşünen, ama karar veremediği için müşterek bahis konusu olan Cumhurbaşkanı hiç görmemiştim.
Üstelik Başbakan "Gidecek, gidecek..." dedikten birkaç saat sonra, çok net ve kararlı bir açıklama da yaptı:
"Giderim de, gitmem de..."
Aklınca Erivan’a maça gidecek, Ermeniler soykırım ve tarihsel iddialardan vazgeçip Türkiye ile dost olacaklar...
Düş bu...
Ben biliyorum; bu düşü hayal edip tarihe geçeceğini gülücükler içinde düşünürken, aklına Ermenilerin "Türkiye dize geldi" tezi geliyordur ve somurtarak telefona sarılıp Başbakan’ı arıyordur:
"En iyisi ben gitmeyeyim..."
*
Duş politikaya geçiyoruz:
Genelde mayo ile suyun içinde gördüğünüz bakanları Kürşad Tüzmen, misilleme olarak Rus mallarına yaptırım uygulanacağını balıklama stili ile açıkladı.
Birkaç saat geçti-geçmedi...
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, medyanın karşısına geçerek "Yok öyle bir şey" anlamında kendi bakanlarını yalanladı.
Kürşad Tüzmen, bu aceleciliği ile Kürşad Tezmen olurken, muhtemelen beden aynasının karşısında, omuzdan eğilmiş yeni aldığı kırmızı mayosunun arkadan görünüşüne bakmakta...
*
Tuş politika:
Başbakan arkadaş Kafkaslar’da yeni bir pakt kurmaya kalktı.
Bu iyi bir fikirdi.
"İyi fikrin" tek eksiği vardı; herkese kötü fikir gibi geldi...
Kötü karşılanan bu iyi fikir; Gürcistan’ın güvenliği içindi. Ama ilk önce Gürcistan kaytarıp AB’nin devreye girmesini istedi.