Bulaşık makinesi...

TUNCELİ’de "sosyal yardım" diye bulaşık makinesi verdikleri muhtaç vatandaşın evinde acaba kaç tabak vardı?

Kimse sormadı...

Tabağı olmayan, ama bulaşık makinesi olan vatandaş düşünüyordur; bulaşık makinesi geldi, iyi...

Tabak yok...

Aslında akşam televizyondan gördüğüm kadarıyla etraf kirli olmasına kirli de...

Ama kir tabağın içinde değil...

Tabak da yok zaten...

Ben ise muhtaç vatandaşımızın bulaşık makinesinin karşısına geçip baktıkça, ya da önünden geçerken gözü bulaşık makinesine takıldıkça ne hissettiğini anlamaya çalışıyorum kaç gündür.

Anlıyorum da:

Benim Tayyip Erdoğan’a bakarken hissettiklerimi...

*

Rapor alıp askere gitmekten kurtulan Bilal ile öbür gelinin kurdukları altın şirketi...

Şirketi milletten gizlemeleri...

Tayyip Erdoğan Hükümeti’nin şirketle birlikte altın ve mücevherattaki KDV’yi indirmesi...

Dünyanın her yerinde böyle bir rezalet iktidarı götürür, Başbakan istifa etmek zorunda kalır, siyasi yaşamı son bulur.

Ama Türkiye’de hiçbir şey olmuyor.

Niçin?

Çünkü bir "suç ortaklığı" söz konusudur...

İktidarı elinde bulunduran "gemicik"leri alıyor, öbürüne nohut veriyor... İktidardaki; damadını kamu bankasının parası ile gazete-televizyon sahibi yapıyor, öbürüne makarna gönderiyor... İktidarın başı, oğullarına KDV’siz altın-mücevherat şirketi kazandırıyor, öbürlerine beyaz eşya dağıtıyor...

Böylece iktidara bir şey olmuyor...

Bu seçen ile seçilenin "suç ortaklığı"dır...

Muhtaç vatandaşın yoksulluğu iktidardakini zenginleştirirken, iktidardakinin zenginleşmesi muhtaç vatandaşa nohut-mohut sağlıyor...

*

İşte televizyonlarda gördüğünüz o muhtaç vatandaşa düşen de bulaşık makinesi...

Türkiye’ye benziyor.

Kir var, bulaşık makinesi var...

Tabak yok...
Yazarın Tüm Yazıları