PEKİ; yarın sabah gün ağarırken kapınızı çalıp "Ergenekoncu..." diyerek yatak odanızı, çamaşırlarınızı, mektuplarınızı didikleseler, sonra kolunuzdan tutup sizi götürseler...
Ne yapacaksınız?...
Kanıt olarak, kitaplığınızdaki "Atatürk’ün Nutku"nu alsalar, sızlanıp "O benim yol rehberim" deseniz...
Kim dinler?..
Arkadaşlarınızla yaptığınız telefon sohbetleriniz dinci gazetelerde "İşte Ergenekon itirafları" diye yayınlansa...
Derdinizi nereye anlatabileceksiniz?..
Ve sizi bir hücreye tıksalar...
Toplumun gözünde "gizli işlerin adamı" ilan etseler... Boynunuza bir "Ergenekon Terör Örgütü" yaftası assalar...
Yapacak neyiniz var?..
*
Çünkü; canı yanan insanlar hukuka sığınırlar... Ama canınızı hukuk yakıyorsa...
Hukukun bittiği yerdir orası...
Başınızı hangi taşa vuracaksınız?..
*
Erbakan’ın "Kanlı mı olacak, kansız mı?" sorusu ile başlayan... Çırağı Tayyip Erdoğan’ın "Camiler kışlamız/ Kubbeler miğferimiz/ Minareler süngümüz/ Müminler askerimiz" narası ile ilk adımı atılan... Anayasa Mahkemesi’nin "İktidar irticanın merkezidir" kararı ile kanıtlanan... Laik cumhuriyeti savunan kadınlı-erkekli tüm aydınların sabah karanlıklarında toplanıp toplanıp hapishanelere doldurulması ile yaşanan süreçtir bu...
Bir sabahın karanlığında sizi de alıp götürseler...
Ne diyeceksiniz?..
*
Atatürk için dahi "1 numara" diyorlar...
Öyle midir sahi?..
Asıl hedefin, asıl yok edilmek istenenin Mustafa Kemal ve devrimleri olduğunu elbette biliyoruz...
Türkiye gırtlağına kadar hırsızlığa-yolsuzluğa-vurguna batmışken, sadece ve sadece Atatürkçü düşüncede olanların hapishanelere kapatılması elbette rastlantı değildir...
Ve derdimizi anlatacak kimse kalmamışsa...
O zaman...
Bugün saat 15.30’da ben de herkes gibi Anıtkabir’e gidiyorum...