BELKİ izlediniz; bir kurdele kesme töreninde, Başbakan kestiği kurdelenin bir parçasını cebine yerleştirirken, birlikte kurdele kestiği Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa’ya sordu:
"Paşam siz biriktirmiyor musunuz?.."
Büyükanıt Paşa, kurdelenin yerdeki kaçan ucuna bakarak "Hayır" yanıtını verdi.
Başbakan "Ben saklarım" dedi:
(.......)
Demek ki Başbakan’ın evinde birçok kurdelesi vardır.
Şöyle kırmızı, üç parmak eninde, birbirinin aynısı kurdele koleksiyonu hiç görmemiştim.
(.......)
Dönüyorum kurdeleli törene; Genelkurmay Başkanı "Hayır" deyince, Başbakan görevlilere dönerek "Sayın Paşama da verin" dedi.
Görevliler makaslarla koştular...
Kurdelenin en güzel yerinden kesip Paşa’ya verdiler, Paşa bir süre elindeki kurdeleye baktı.
Böylece Büyükanıt Paşa’nın da kurdelesi olmuş oldu.
*
Demek istediğim Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki ilişkiler sıcacık.
Öyle sorun-morun yok.
Tam tersine yakınlaşmanın sevindirici boyutlara ulaştığı gözlerden kaçmıyor.
Sorun şu:
TBMM’den geçtikten sonra tezkerenin uzun zaman sürüncemede kalması, "vurduk vuracağız" açıklamaları ile terör örgütünün adeta uyarılması ve sonuçta teröristlerin çoğunun operasyon öncesi sınırın bu tarafına geçmesi, terörü bir başka boyuta taşıdı.
Şimdi sınırın bu tarafında, kentlerde eylemler başladı.
Bombalar patlıyor, şehirlerde korku var, masum insanlar yaralanıyor, ölüyor...
Bu işte bir hata yok mu?..
Her güçlü ve akıllı devlet gibi, davul-zurna çalmadan, terör örgütünün beyni, elebaşıları, kumanda merkezleri, yığınakları yok edilseydi, bunlar olur muydu?
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt o gecikmeden rahatsız olmadığı gibi "başarıdan" söz ediyordu. Başbakan "Bu işi de hallettik" diyordu.
Bu ülkenin güvenliği önce ikisinden sorulur.
Kurdele biriktirmek hoş bir şey de içlerinden birisinin açıklaması gerek: