Bir kırmızı nokta...

O uzak yabancı şehirde, apartmanların arasından gözüken taa uzaktaki kırmızı noktadan gözlerimizi ayırmadan öyle baktık.

Oysa her renk vardır Roma’da.

Ama o kırmızı noktaya takılmıştı gözümüz.

Büyülenmiş gibi öyle kalakaldık.

Can dostum Muammer Yaşar Ağabey ile göz göze geldik bir ara, ikimizin de gözleri dolmuştu.

Neydi o?..

Uzakta bir Türk bayrağı...

*

Uzak ülkelerde o özlemi bilemezsiniz.

Bir cılız türkü sesi, garda bir çocuğun "anne" diye seslenişi, bir sokaktan geçerken insanın burnuna gelen mantı kokusu, hatta sevmediğim pala bıyık, ya da apartmanların arasından gözüken uzaktaki bir küçük kırmızı nokta....

Bayrağımız...

Her yönü bırakıp onun altına gitme duygusu sarar sizi.

Bir de biraz yaralıysanız, biraz yakılmışsa canınız, bir de uzaktaki kentlerde yalnız kalmışsanız.

Bizim yaptığımızı yaparsınız.

Bir kırmızı noktaya bakıp bakıp ağlarsınız...

*

Yanımızda savaş var, büyük güçler fareyle oynar gibi oynuyorlar hepimizle. Yorumcular savaşın er geç bir gün Türkiye’ye de sıçrama olasılığından söz ediyorlar. Kan ırmakları, kadın çığlıkları arasında, bir anda haritalar değişebiliyor.

İşte benim küfür yiye yiye anlatmak isteğim buydu; güçlü olmalı insan...

Çağdaş...

Akıllı...

Bilgili...

Donanımlı...

Yobazlık-gericilik-hurafeler-ilkellikler bizi ortaçağa sürüklememeli... Avanta-beleş-cingözlük-yağmacılık-hırsızlık-üçkáğıtçılık bize göre olmamalı...

Günlük çıkarlar aydınlık umutlarımızı yıkmamalı...

Çocuklarımızı modern okullarda okutup, kadın-erkek el ele yürümeliyiz...

Adam olmalıyız...

Başımız dik, saygın...

Yoksa...

Yoksa; güçsüz, zavallı, gelişmemiş bir ulusun yaralı insanları... İşte öyle bir kırmızı nokta ağlatır sizi...
Yazarın Tüm Yazıları