Teni nasıl, saçları nasıl, gözleri nasıl, elleri nasıl, boyu nasıl, bilemem.
Ama yüreği büyük bir kadın gelecek.
*
Çoktandır erkeklerden umudumu kestim.
Türkiye giderek kuşatılırken, merkez sağda ve merkez solda birer lider aranırken, nedense bir gün bir kadının geleceğini, bu kiri-pası, bu gözyaşını ve kanı, bu umutsuzluğu ve hüsranı bir kadının silip süpüreceğini düşünüyorum.
Dönüp erkekler topluluğunun kıldan yapılı, ter kokan, merhametsiz, kindar, acımasız, yalan-yulan, ikiyüzlü, sahtekár yapısına bakıyorum.
Ve ben bir kadın bekliyorum.
Yüreği büyük bir kadın.
*
Dün gece bir yerde bana Atatürk’ün cumhuriyetine ihanet eden (hepimizin tanıdığı) aydınları anlattılar.
Buna "Aydınların ihaneti" diyorlar.
Yüksek yargıçlar, profesörler, bürokratlar, hatta askerler...
Tümü erkekti.
Tümü çıkarları için dillerinden düşürmedikleri Atatürk’ü dahi satmışlardı, üstelik Atatürk düşmanlarına.
Oysa "yıkıcılara" karşı cumhuriyete sahip çıkanların en etkili ve yürekli meydan toplantılarını kadınlar yapmışlardı, unuttunuz mu?
"Bölücülere" karşı da kadınlar en değerli varlıkları, zar-zor yetiştirdikleri çocuklarını veriyorlar, farkında mısınız?
Ya erkekler...
İşte ordalar.
Korkak, sinmiş, dönek...
Ve hatta "ihanet" içinde...
*
Nedense bekliyorum.
Bir gün bir kadın gelecek.
Teni nasıl, saçı nasıl, kaşı nasıl, gözü nasıl bilemem...
Ama başı dik, anlı ak, eli temiz... Merhameti, şefkati, yurt sevdası olan... Sesi gür, korkusuz, haykıran...