Paylaş
Dün gece uyandım, sana baktım...
Dışarda şafak ağarmaya başlamıştı...
Bir kıvırcık bebek gibi avuçlarını yummuştun... Uçlarından saçlarını okşadım...
Sana şarkımızı mırıldandım:
‘‘Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Beni bu dertler oyalar
Aldırma gönül aldırma...’’
Duydun mu?..
*
Sana bir billur saray yaptım hayalimde... O billur sarayın sedef sütunları arasında, musluklarından nur akan bir çeşme vardı...
Seni çeşmenin kehribar taşlarına oturttum...
İnanmayacaksın, ben bir şövalye oldum...
Rüzgâr gibi bir atın üzerinde, upuzun kılıcı olan, güneşin altında ateş gibi parlayan giysim...
Atımı sana doğru sürdüm...
Eğer gözüm komik pijamama ve burnu Pako tarafından yenilmiş terliklerime takılmasaydı, atımla gelip sana bu günün sevgililer günü olduğunu ve seni sevdiğimi, bir nara atar gibi söyleyecektim...
Ama sadece fısıldadım...
Duydun mu?..
*
Doğrusunu istersen, ömrümde ilk defa köşemi kendi özel duygularıma ayırarak bir meslek suçu işliyorum...
Ama bugün sevgililer günü...
Birazdan güneş çıkacak...
Gorbi saksıya işediği için, ben kızıp bağıracağım... Rok ile Pako kendileri işediler sanıp saklanacaklar... Sen her zamanki gibi barış meleği olarak araya gireceksin, bizleri barıştırıcaksın... Ve ben ‘‘Şimdi adam oldular, işte bu kadar...’’ derken, onlar diğer saksıya işemek üzere gidecekler...
Bahçemizdeki ağaçta serçeler, çatı kenarında güvercinler, telin üzerinde o eşini kaybetmiş tek başına duran kumru, seni bekleyecekler... Onlara geceden ıslattığın ekmek kırıntılarını vereceksin...
Bir billur sarayda olmasa bile, birinci sınıf dedikleri plastik badana boyalı duvarlarımız arasında bir iyilik meleği gibi dolaşacaksın...
Birazdan şafak atacak...
O alaca karanlıkta seni mırıldandım...
Bugün sevgililer günü...
Sana şarkımızı söyledim...
Duydun mu?..
Paylaş