Obama’nın çoğuna katıldığımız parlak-görkemli sözleri ile sanki farklı bir dünyaya gitmiş gibi olduk bir an için:
"Çok güzel bir ülkeniz var..."
"Barış ve sevgi bizim olmalı..."
"El ele birlikte yapacağımız çok şey bizi bekliyor..."
"Biz Hıristiyan nüfusa sahip olmamıza rağmen ’Hıristiyan bir ulusuz’ demiyoruz, bizi birleştiren bağlar var... Aynı şekilde laik-inanç özgürlüğüne saygı gösterilen Türkiye’yi desteklemeye devam edeceğiz..."
Ve fonda top atışları...
Bando-mızıka...
Gurur, kıvanç...
Osman, uçtu mutluluktan...
*
Ama düğün bitti...
Kendi başımıza, kendi kendimizle kaldık: Dedikodu, iftira, yalan, dolan, üçkáğıtçılık, dolandırıcılık...
Hırsızlık...
Hukuksuzluk...
Yobazlık...
İşte; kasabanın tek heykelini "ahlakımızı bozuyor" diye yıktı adam...
Ve işkencecinin gazetelere yansıyan "Taş.klarını sık, bunları da Ergenekon’a sokalım" sözleri, çığlıklar, kusma sesleri...
Güvensiz, korku dolu, endişe verici bir ortam...
İşsizler yeniden iş aramaya başladılar, iflas edenler kendi başlarına kurşun sıkmayı sürdürüyorlar, kadınlar ağlamaya devam ediyorlar bıraktıkları yerden...