"İSTEDİĞİ şarkıyı okumadı" diye Özcan Deniz’i ayağından vuran arkadaşın istediği şarkıya bakın:
"Meleğim..."
Ne kadar duygusal.
Az daha şarkıcıyı "melek" yapacaktı.
Topal melek.
Doğrusunu isterseniz bu "ayağına sıkmak", sanatçı ve sanat açısından iyi bir şey.
Bütün ünlü ve başarılı sanatçılarımızın en az bir kez ayaklarına sıkılmıştır. O an medyanın gündeminin en tepesine oturuyor sanat insanı. Ve gazetelerde olsun, televizyonlarda olsun geniş yer buluyor:
"Ayağına sıkıldı..."
"Saldırgan ’İstediğim şarkıyı okumadı’ dedi..."
Ve o sanatçı, normal şartlarda asla gazetelerde-televizyonlarda yer alamayacak mesajını da verir:
"Yakında sahnelere dönüyorum..."
*
Başbakan da aramış, "Meleğim" şarkısını okumadığı için ayağına sıkılan sanatçıyı ve sormuş:
"Yapacağım bir şey var mı?.."
İyi ki Özcan Deniz, "Öbür ayağım size emanet" demedi, iki ayaksız zor olur.
Aslında Başbakan da şarkı ister herkesten; adı "Meleğim" olmasa bile, Türkiye’nin nasıl da uçtuğuna dair.
Şarkıyı okumayan oldu mu...
Haber gelir:
"Başbakan grup konuşmasında topuğuna sıktı..."
"Kimin?.."
"Ertuğrul Özkök’ün..."
*
Dönüyorum "Meleğim"e...
Bence bu "ayağına sıkmak" kötü bir şey değil, bir tür uzlaşı arayışı.
Uzlaşıda gerekli olan; ağız, dil, el, kafa gibi yerlere değil de ayağa sıkmak bu nedenle. Hani bozuk radyoyu yere vurmak yerine, yanına bir şaplak indirerek şarkıyı dinlemek gibi.